‘Tek Mucize Kuran’ İddiaları
Hadis İnkârcılığı Üzerine – Yazı 23
Mustafa İSLAMOĞLU ve benzer inanışa sahip kişiler, Peygamberimizin (sav) Kuran’dan başka hiçbir mucizesinin olmadığını, dolayısıyla hadis külliyatlarındaki sahih hadislerde Peygamberimize atfedilen mucizelerin, ‘Peygamberimizi haşa yüceltmek maksatlı uydurulduğunu’ öne sürerler. Kuran’dan kendilerine getirdikleri sözde delilleri şunlardır:
• Hiçbir resul, Allah`ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. (Rad Suresi, 38)
• De ki: “Mucizeler Allah katındadır. … Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? (Ankebut Suresi, 50-51)
• "Bizi, mucizeler göndermekten alıkoyan şey, ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. (İsra suresi, 59)
• De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım.” (Kehf Suresi, 110)
Bu ayetlere dayanılarak, Peygamberimize Kuran dışında mucize verilmediğini iddia ederler.
Cevap:
Hz.Muhammed’e (sav) diğer Peygamberlere verilen mucizeler gibi pek çok mucize verilmiştir. Bu mucizeler Kuran ile sınırlı değildir. Hadis-i şerif kaynaklarını inkâr etmek uğruna gösterilen bu çabaların ve yukarıda verilen iddiaların hiçbir ilmi ve akli temeli yoktur. Kaldı ki, reformistler hadis kaynaklarını okumadan önce sadece Kuran’ı dahi hakkıyla okumuş ve doğru anlamlandırmış olsalar, Kuran’ın içinde Hz. Muhammed’e verilmiş Kuran dışında pek çok mucize göreceklerdir.
Örnek verecek olursak; Peygamberimizin Mescidi Haram’dan Mescid’i Aksa’ya götürülmesi, (Bkz. İsra, 1) Miraca çıkarılması (Necm, 5-18), savaşta meleklerle yardım edilmesi (Ali İmran, 124-125; Enfal, 9), hanımlarının kendi aralarında konuştuğu sırlardan haberdar olması (Tahrim, 3), savaşta müşriklere doğru toprak atarak bütün müşriklerin gözlerindeki toprakla meşgul olması ve bunun üzerine ‘Attığın zaman sen atmadın Allah attı’ ayetinin inmesi (Enfal, 17) gibi harikulade ve doğa üstü haller yani mucizeler Kuran’da zikredilmiştir. Demek ki, kendisine verilmiş kitap dışında da mucizeleri söz konusudur.
Öte yandan, bir işaretiyle ayı ikiye yarması, gelecekten haberler vermesi, ağaçların kendisine selam vermesi ve ağaçları kendisine çağırmasıyla kökünden çıkıp gelmesi, ölülerin kendisiyle konuşması, çölde susuz kalan binlerce sahabeye parmaklarından akan suyla su içirterek abdest aldırtması gibi Allah’ın izni ile gerçekleşmiş pek çok mucize sahih hadis kaynaklarında geçmektedir.
Bunların yanında Peygamberimize inen tek mucize Kuran’dan ibaret olsaydı müşrikler O’na sadece ‘şair’ diyebilirdi, sihirbaz diyemezdi. Bir ayette müşriklerin sözleri şu şekilde anlatılır:
• Onlar, “Hayır, bunlar karma karışık rüyalardır. Hayır, onu kendisi uydurdu; belki de, o bir şairdir. Eğer böyle değilse, önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin” dediler. (Enbiya Suresi, 5)
Görüldüğü üzere, müşrikler inen Kuran hakkında, Peygamberimize şairlik ithamında bulunmuş ve Kuran’ın Allah katında indiğinin delili olarak doğaüstü mucize istemişlerdir. Kuran’ın delilleri ile beraber mucizeler geldiğinde ise ‘sihirbaz’ (le sâhırun) kelimesini kullanmışlardır. ‘Sihirbaz’ kelimesi doğaüstü hallerin üzerinde zuhur ettiği kişi için kullanılır. Yunus Suresi 2. ayette de Peygamberimiz hakkında ‘sihirbaz’ denildiği aktarılmaktadır.
• İçlerinden bir adama insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında kendileri için bir doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu. O kâfirler, “Bu elbette apaçık bir sihirbazdır” dediler? (Yunus Suresi, 2)
Ayette görüldüğü üzere, vahyin inişine delil olarak gönderilmiş mucizeler sihirbazlık ithamı ile karşılık bulmuştur. Çünkü, ‘İnsanları uyarmak ve iman edenleri müjdelemek’ sihirbazlık alameti değildir. Ayetin Peygamberimizde zuhur eden mucizeler hakkında olduğu açıktır. Keşke, reformistler hadis kaynaklarını küçük düşürmek amacıyla batıl itikatları halka zerk etmeden önce Kuran’ı dürüst bir şekilde tefsir edebilselerdi.
--- İddialara Cevaplar:
Peygamberimizin (sav), normal insanlar gibi yemesi, çarşıda pazarda gezmesi onun mucizeleri olmayacağı anlamına gelmez. Bu sebeple, “De ki: ‘Ben de ancak sizin gibi bir insanım.’ (Kehf, 110) ayetinin mucizeleri reddeden bir itikada delili söz konusu olamaz. Aslında hadis inkârcılarının iddia olarak verdiği ‘Hiçbir resul, Allah`ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez.’ (Rad, 38) ayeti, tam da Hz. Peygamberin insani yönlerinin yanında mucize sahibi olması meselesine açıklık getiren bir ayettir. Yani, Hz. Peygamber de bir insan gibi yaşam sürer ama mucizeler söz konusu olduğunda, beşer olan Peygamberlerin kendi güçlerinden değil, ayette belirtildiği üzere ancak Allah’ın izni ile mucize gösterebilirler. Allah izin vermiştir ve Hz. Muhammed’in de Kuran dışında pek çok mucizesi meydana gelmiştir.
Akıllara şöyle bir soru gelmektedir: “Hz.İsa (as) da bir insan değil miydi? İncilin yanında kendisine niçin farklı mucizeler verildi?“ Hz.İsa’da (as) bir insandır, Allah kendisine İncil’i indirmiştir ama Allah bunun yanında kendisine pek çok doğaüstü mucize bahşetmiştir. Örneğin; Hz.İsa(as) daha beşiğindeyken insanlarla konuşmuştur.(Ali İmran, 46) Gözleri görmeyenleri iyileştirir ve ölüleri Allah’ın izniyle diriltirdi. İnsanların evlerinde ne yediklerini ne içtiklerini bilir ve sayardı. (Ali İmran, 49; Maide, 110) Duasına binaen semadan bir sofra indirildi.(Maide, 112-115)
Madem, Hz.Muhammed(sav)’in insan olmasından dolayı başka mucizesi söz konusu değildir, Hz.Musa’da (as) bir insan değil miydi? Tevrat’ın yanında kendisine ne için mucizeler verildi?
Kuran’da Hz.Musa’ya(as) verilmiş mucizelerden bazıları şöyle anlatılır: “Asası yılana dönüşmüş, elinin beyazlaşması mucizesi görülmüştür, (Neml, 12; Şuara, 32-38) Asası sihirbazların sihirlerini yutmuştur (Şuara, 32-46) ve asasını denize vurarak denizi yarmıştır. (Şuara, 60-66)”
Bunun yanında, Hz.İbrahim’in(as) ateşte yanmaması (Enbiya, 66-69), Hz.Salih’e verilen deve mucizesi (Hud, 63), Hz.Süleyman’ın kuş dilini bilmesi (Neml, 16) gibi pek çok mucize, Allah’ın peygamberlerine verdiği mucizeleri göstermektedir. Bu mucizeleri peygamberler yaratmaz, Allah’ın izni ile olur ve ancak Allah yaratır.
• "Bizi, mucizeler göndermekten alıkoyan şey, ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. (İsra suresi, 59)
Bu ayet tamamıyla dikkatli bir şekilde okunduğunda, ayette kastedilen mucizenin, müşriklerin ‘sihirbaz’ diyerek inanmadığı ancak helakta edilmedikleri mucizeler değil, inkâr etmeleri halinde artık helak olacakları düzeyde istedikleri mucizeler olduğu rahat bir şekilde anlaşılır.
• "Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semûd'a, açık bir mucize olarak o dişi deveyi vermiştik de ona zulmetmişlerdi (deveyi boğazlayarak kendilerine yazık etmişlerdi). Oysa biz, o mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz. Vaktiyle sana şöyle vahyettiğimizi hatırla: 'Şüphesiz Rabbin insanları kuşatmıştır.' (İsrâ gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temâşâyı ve Kur'ân'da lanet edilen ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları, korkutuyoruz, fakat bu onlara ancak büyük bir taşkınlıktan başka bir sonuç vermiyor." (İsra, 59-60)
Ayetler, yani Allah'ın kudretine delalet eden alâmetler üç kısma ayrılır: 1. Her şeyde Allah’ın varlığına dalalet eden ayetlerdir. 2. Peygamberlerin mucizeleri ve velilerin kerametleridir. 3. olarakta, mucizeler arasında belirli bir konuda inadına istek ve ısrar edilen bir kısım vardır ki, bunlara "âyât-ı mukteraha" denilir. Bunlar, gösterildiği zaman peygambere inanmayanlar, Semûd kavmi gibi köklerini kesecek bir azab ile derhal yok edilmişlerdir.
Nitekim, Salih (as) peygamberden Semud kavmi, bir kayanın içerisinden mucize olarak deve çıkarılmasını istemiş, bunu yaparsa kendisine inanacaklarına dair yemin etmişlerdir. Allah’ta bunu gerçekleştirmiştir. Sonrasında gördükleri bu büyük mucizeye rağmen deveyi öldüren ve Salih (as) peygambere inanmayan Semud kavmi artık bu olay üzerine helak edilmiştir. (Bkz. -Araf, 73-74; Şems, 14; İbn Kesîr, Tefsîrul-Kur'anil-Azîm, İstanbul 1984, III, 437)
Ayetlerde, müşriklerin de Peygamberimizden bu denli, inanmamaları halinde helak olacakları mucizeler istedikleri görülür: ‘Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl nehirler akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından yapılmış bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça ve gökten bize bir kitap indirmedikçe sana asla inanmayacağız. (İsra, 90-93)
Allah ise ‘Bizi mucizeler göndermekten alıkoyan şey ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semûd'a, açık bir mucize olarak o dişi deveyi vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa biz, o mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.’ ayetiyle, Allah’ın Mekkeli müşrikleri helak etmeyi dilemediği, bu sebeple ısrarla ‘şunları şunları görmek istiyoruz’ diye olağanüstü isteklerini kabul ederek bir mucize indirmediği bildirilir. Buna, mucize inkâr edildiğinde helaka sebep olmuş Semud kavminin örnek verilmesi delildir. Ancak, bunun yanında ayette ‘Biz mucizeleri ancak korkutmak için indiririz’ ifadesi de Peygamberimize verilen mucizelerin amacını gösterdiği gibi, Kuran dışında mucize verildiğini de ayetin devamı göstermektedir.
Bu ayetin iniş sebebinde İbnü Abbas'tan yapılan rivayete göre, Mekke halkı Safa tepesinin altın yapılmasını ve Mekke etrafındaki dağların ortadan kaldırılıp ekilebilir bir arazi haline getirilmesini istemişlerdi. Resulullah (s.a.v) bunu yüce Allah'tan dileyince buyuruldu ki:
"İstersen yaparım. Fakat şu şartla: Eğer dinden çıkarlarsa, önceki kavimler gibi onları da yok ederim." Bunun üzerine: Ya Rabbi! bunu yapmanı istemem. Sabır dilerim." dedi. Ve bunun üzerine bu ayet indirildi. (Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,258; Taberî, age. XV,74, 75; Nesaî, Hakim, Taberânî ve diğer muhaddisler de rivayet etmişlerdir.)
Demek ki bu ayette geçen ‘bizi mucize göndermekten alıkoyan’ ifadesi, belli bir konuda ısrarla istenildiği ve gösterildiği zaman inanmayanların köklerini kesecek mucizelerdir. Tıpkı Semud kavmi gibi. Ayette kastedilenin diğer peygamberlere verilen yukarıda zikrettiğimiz 2. türde bir mucize olması, haşa Kuran’ın kendisi ile çelişmesi olur ki, Kuran’da Hz. Muhammed’e Kuran dışında verilmiş diğer mucizeler de zikredilmiştir. Keza, Hz. İsa ve Hz. Musa’nın diğer pek çok mucizesi de Kuran’da zikredilmesine rağmen kavimleri bu mucizelerle helak edilmemiştir. Öyleyse, bir kısım mucizeler ‘inkârı helaka sebep olmayan’ mucizelerken, bir kısım mucizeler ‘inkârı helaka sebep olacak’ mucizelerdir.
Tefsirlerdeki bu basit açıklamaları halka anlatmaktan kasıtlı olarak uzak duran ve saf zihinleri bulandıran reformistlerin kirli oyunları apaçık ortadadır.
• Kendilerine okunan bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu? (Ankebut, 51)
Hz. Peygamber (asm) dönemindeki inkârcılar, Peygamberimizin gerçekten peygamber olup olmadığı konusunda gerçeği anlamak için değil, fakat sırf akıllarınca onu güç durumda bırakmak maksadıyla sık sık geçmişteki bazı peygamberler gibi onun da olağanüstü mucizeler göstermesini isterlerdi. Bu meseleye yukarıda değinmiştik. Ankebut 50. ayette öncelikle Peygamberin görevinin insanları inanç ve amel hayatı konusunda uyarmak ve aydınlatmaktan ibaret bulunduğu bildirilmekte, 51. ayette ise çok önemli bir noktaya dikkat çekilmektedir: "Kendilerine okunan bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu?" Şu halde ayete göre, Peygamber Efendimiz (asm)'in en büyük mucizesi Kur'an'dır. Allah, mucize arayanların asıl Kuran’a yönelmesini bildirmekle en büyük mucizeyi ortaya koymuştur. Yani Kuran, mucize olarak tek başına dahi yeterlidir. Ancak, Kuran’ın mucize olarak yeterli olması diğer mucizelerin yokluğu anlamına da gelmez. Buna, yine Kuran’ın kendisi şahittir. Peygamberimize Kuran dışında, müminlerin kalplerine teslimiyet, kafirlere korku verilmesi hikmetiyle ayrıca mucizeler de verilmiştir ancak meseleyi çığrından çıkaran ve helaklerine sebep olacak istekleri olan müşriklerin her isteği de yerine getirilmemiştir.
Reformistlerin bu hususta, ‘Kitap dışında başka mucize ararsanız, kitabı mucize olarak yetmiyor kabul ederseniz, ayeti reddedersiniz.’ sözlerinin bir geçerliliği yoktur. Bu, asılsız ve ilimsiz bir sonuçtur. Öyleyse, Hz.İsa, Hz.Musa gibi peygamberlere gönderilen kitaplar mucize olarak yetersiz miydi ki, İncil ve Tevrat dışında kendilerine başka mucizeler verildi? Bu soruya reformistler, ‘Elbette İncil ve Tevrat yetersiz denilemez’ diye cevap verecektir. Kuran’da, Hz. İsa ve Hz. Musa’ya verilmiş diğer mucizelerden de bahsedilir. Öyleyse, diğer mucizeleri kabul etmek, kitabın yetersizliğini kabul etmek anlamına gelmiyor. Demek ki, Ankebut 51. ayet ‘En büyük mucize Kuran’dır’ anlamına gelir ve müşriklerin her talebinin karşılanmadığı bildirilir. Çünkü, onların amaçları gerçeği samimiyetle anlamayı istemek değildir. Peygamberimize ve tüm peygamberlere kitap harici verilmiş mucizelere Kuran şahittir, Peygamberimize söylenen ‘Şair ve Sihirbaz’ sözleri bu duruma şahittir.
Delillerle İslam
Hadis İnkârcılığı Üzerine – Yazı 23
Mustafa İSLAMOĞLU ve benzer inanışa sahip kişiler, Peygamberimizin (sav) Kuran’dan başka hiçbir mucizesinin olmadığını, dolayısıyla hadis külliyatlarındaki sahih hadislerde Peygamberimize atfedilen mucizelerin, ‘Peygamberimizi haşa yüceltmek maksatlı uydurulduğunu’ öne sürerler. Kuran’dan kendilerine getirdikleri sözde delilleri şunlardır:
• Hiçbir resul, Allah`ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. (Rad Suresi, 38)
• De ki: “Mucizeler Allah katındadır. … Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? (Ankebut Suresi, 50-51)
• "Bizi, mucizeler göndermekten alıkoyan şey, ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. (İsra suresi, 59)
• De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım.” (Kehf Suresi, 110)
Bu ayetlere dayanılarak, Peygamberimize Kuran dışında mucize verilmediğini iddia ederler.
Cevap:
Hz.Muhammed’e (sav) diğer Peygamberlere verilen mucizeler gibi pek çok mucize verilmiştir. Bu mucizeler Kuran ile sınırlı değildir. Hadis-i şerif kaynaklarını inkâr etmek uğruna gösterilen bu çabaların ve yukarıda verilen iddiaların hiçbir ilmi ve akli temeli yoktur. Kaldı ki, reformistler hadis kaynaklarını okumadan önce sadece Kuran’ı dahi hakkıyla okumuş ve doğru anlamlandırmış olsalar, Kuran’ın içinde Hz. Muhammed’e verilmiş Kuran dışında pek çok mucize göreceklerdir.
Örnek verecek olursak; Peygamberimizin Mescidi Haram’dan Mescid’i Aksa’ya götürülmesi, (Bkz. İsra, 1) Miraca çıkarılması (Necm, 5-18), savaşta meleklerle yardım edilmesi (Ali İmran, 124-125; Enfal, 9), hanımlarının kendi aralarında konuştuğu sırlardan haberdar olması (Tahrim, 3), savaşta müşriklere doğru toprak atarak bütün müşriklerin gözlerindeki toprakla meşgul olması ve bunun üzerine ‘Attığın zaman sen atmadın Allah attı’ ayetinin inmesi (Enfal, 17) gibi harikulade ve doğa üstü haller yani mucizeler Kuran’da zikredilmiştir. Demek ki, kendisine verilmiş kitap dışında da mucizeleri söz konusudur.
Öte yandan, bir işaretiyle ayı ikiye yarması, gelecekten haberler vermesi, ağaçların kendisine selam vermesi ve ağaçları kendisine çağırmasıyla kökünden çıkıp gelmesi, ölülerin kendisiyle konuşması, çölde susuz kalan binlerce sahabeye parmaklarından akan suyla su içirterek abdest aldırtması gibi Allah’ın izni ile gerçekleşmiş pek çok mucize sahih hadis kaynaklarında geçmektedir.
Bunların yanında Peygamberimize inen tek mucize Kuran’dan ibaret olsaydı müşrikler O’na sadece ‘şair’ diyebilirdi, sihirbaz diyemezdi. Bir ayette müşriklerin sözleri şu şekilde anlatılır:
• Onlar, “Hayır, bunlar karma karışık rüyalardır. Hayır, onu kendisi uydurdu; belki de, o bir şairdir. Eğer böyle değilse, önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin” dediler. (Enbiya Suresi, 5)
Görüldüğü üzere, müşrikler inen Kuran hakkında, Peygamberimize şairlik ithamında bulunmuş ve Kuran’ın Allah katında indiğinin delili olarak doğaüstü mucize istemişlerdir. Kuran’ın delilleri ile beraber mucizeler geldiğinde ise ‘sihirbaz’ (le sâhırun) kelimesini kullanmışlardır. ‘Sihirbaz’ kelimesi doğaüstü hallerin üzerinde zuhur ettiği kişi için kullanılır. Yunus Suresi 2. ayette de Peygamberimiz hakkında ‘sihirbaz’ denildiği aktarılmaktadır.
• İçlerinden bir adama insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında kendileri için bir doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu. O kâfirler, “Bu elbette apaçık bir sihirbazdır” dediler? (Yunus Suresi, 2)
Ayette görüldüğü üzere, vahyin inişine delil olarak gönderilmiş mucizeler sihirbazlık ithamı ile karşılık bulmuştur. Çünkü, ‘İnsanları uyarmak ve iman edenleri müjdelemek’ sihirbazlık alameti değildir. Ayetin Peygamberimizde zuhur eden mucizeler hakkında olduğu açıktır. Keşke, reformistler hadis kaynaklarını küçük düşürmek amacıyla batıl itikatları halka zerk etmeden önce Kuran’ı dürüst bir şekilde tefsir edebilselerdi.
--- İddialara Cevaplar:
Peygamberimizin (sav), normal insanlar gibi yemesi, çarşıda pazarda gezmesi onun mucizeleri olmayacağı anlamına gelmez. Bu sebeple, “De ki: ‘Ben de ancak sizin gibi bir insanım.’ (Kehf, 110) ayetinin mucizeleri reddeden bir itikada delili söz konusu olamaz. Aslında hadis inkârcılarının iddia olarak verdiği ‘Hiçbir resul, Allah`ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez.’ (Rad, 38) ayeti, tam da Hz. Peygamberin insani yönlerinin yanında mucize sahibi olması meselesine açıklık getiren bir ayettir. Yani, Hz. Peygamber de bir insan gibi yaşam sürer ama mucizeler söz konusu olduğunda, beşer olan Peygamberlerin kendi güçlerinden değil, ayette belirtildiği üzere ancak Allah’ın izni ile mucize gösterebilirler. Allah izin vermiştir ve Hz. Muhammed’in de Kuran dışında pek çok mucizesi meydana gelmiştir.
Akıllara şöyle bir soru gelmektedir: “Hz.İsa (as) da bir insan değil miydi? İncilin yanında kendisine niçin farklı mucizeler verildi?“ Hz.İsa’da (as) bir insandır, Allah kendisine İncil’i indirmiştir ama Allah bunun yanında kendisine pek çok doğaüstü mucize bahşetmiştir. Örneğin; Hz.İsa(as) daha beşiğindeyken insanlarla konuşmuştur.(Ali İmran, 46) Gözleri görmeyenleri iyileştirir ve ölüleri Allah’ın izniyle diriltirdi. İnsanların evlerinde ne yediklerini ne içtiklerini bilir ve sayardı. (Ali İmran, 49; Maide, 110) Duasına binaen semadan bir sofra indirildi.(Maide, 112-115)
Madem, Hz.Muhammed(sav)’in insan olmasından dolayı başka mucizesi söz konusu değildir, Hz.Musa’da (as) bir insan değil miydi? Tevrat’ın yanında kendisine ne için mucizeler verildi?
Kuran’da Hz.Musa’ya(as) verilmiş mucizelerden bazıları şöyle anlatılır: “Asası yılana dönüşmüş, elinin beyazlaşması mucizesi görülmüştür, (Neml, 12; Şuara, 32-38) Asası sihirbazların sihirlerini yutmuştur (Şuara, 32-46) ve asasını denize vurarak denizi yarmıştır. (Şuara, 60-66)”
Bunun yanında, Hz.İbrahim’in(as) ateşte yanmaması (Enbiya, 66-69), Hz.Salih’e verilen deve mucizesi (Hud, 63), Hz.Süleyman’ın kuş dilini bilmesi (Neml, 16) gibi pek çok mucize, Allah’ın peygamberlerine verdiği mucizeleri göstermektedir. Bu mucizeleri peygamberler yaratmaz, Allah’ın izni ile olur ve ancak Allah yaratır.
• "Bizi, mucizeler göndermekten alıkoyan şey, ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. (İsra suresi, 59)
Bu ayet tamamıyla dikkatli bir şekilde okunduğunda, ayette kastedilen mucizenin, müşriklerin ‘sihirbaz’ diyerek inanmadığı ancak helakta edilmedikleri mucizeler değil, inkâr etmeleri halinde artık helak olacakları düzeyde istedikleri mucizeler olduğu rahat bir şekilde anlaşılır.
• "Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semûd'a, açık bir mucize olarak o dişi deveyi vermiştik de ona zulmetmişlerdi (deveyi boğazlayarak kendilerine yazık etmişlerdi). Oysa biz, o mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz. Vaktiyle sana şöyle vahyettiğimizi hatırla: 'Şüphesiz Rabbin insanları kuşatmıştır.' (İsrâ gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temâşâyı ve Kur'ân'da lanet edilen ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları, korkutuyoruz, fakat bu onlara ancak büyük bir taşkınlıktan başka bir sonuç vermiyor." (İsra, 59-60)
Ayetler, yani Allah'ın kudretine delalet eden alâmetler üç kısma ayrılır: 1. Her şeyde Allah’ın varlığına dalalet eden ayetlerdir. 2. Peygamberlerin mucizeleri ve velilerin kerametleridir. 3. olarakta, mucizeler arasında belirli bir konuda inadına istek ve ısrar edilen bir kısım vardır ki, bunlara "âyât-ı mukteraha" denilir. Bunlar, gösterildiği zaman peygambere inanmayanlar, Semûd kavmi gibi köklerini kesecek bir azab ile derhal yok edilmişlerdir.
Nitekim, Salih (as) peygamberden Semud kavmi, bir kayanın içerisinden mucize olarak deve çıkarılmasını istemiş, bunu yaparsa kendisine inanacaklarına dair yemin etmişlerdir. Allah’ta bunu gerçekleştirmiştir. Sonrasında gördükleri bu büyük mucizeye rağmen deveyi öldüren ve Salih (as) peygambere inanmayan Semud kavmi artık bu olay üzerine helak edilmiştir. (Bkz. -Araf, 73-74; Şems, 14; İbn Kesîr, Tefsîrul-Kur'anil-Azîm, İstanbul 1984, III, 437)
Ayetlerde, müşriklerin de Peygamberimizden bu denli, inanmamaları halinde helak olacakları mucizeler istedikleri görülür: ‘Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl nehirler akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından yapılmış bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça ve gökten bize bir kitap indirmedikçe sana asla inanmayacağız. (İsra, 90-93)
Allah ise ‘Bizi mucizeler göndermekten alıkoyan şey ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semûd'a, açık bir mucize olarak o dişi deveyi vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa biz, o mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.’ ayetiyle, Allah’ın Mekkeli müşrikleri helak etmeyi dilemediği, bu sebeple ısrarla ‘şunları şunları görmek istiyoruz’ diye olağanüstü isteklerini kabul ederek bir mucize indirmediği bildirilir. Buna, mucize inkâr edildiğinde helaka sebep olmuş Semud kavminin örnek verilmesi delildir. Ancak, bunun yanında ayette ‘Biz mucizeleri ancak korkutmak için indiririz’ ifadesi de Peygamberimize verilen mucizelerin amacını gösterdiği gibi, Kuran dışında mucize verildiğini de ayetin devamı göstermektedir.
Bu ayetin iniş sebebinde İbnü Abbas'tan yapılan rivayete göre, Mekke halkı Safa tepesinin altın yapılmasını ve Mekke etrafındaki dağların ortadan kaldırılıp ekilebilir bir arazi haline getirilmesini istemişlerdi. Resulullah (s.a.v) bunu yüce Allah'tan dileyince buyuruldu ki:
"İstersen yaparım. Fakat şu şartla: Eğer dinden çıkarlarsa, önceki kavimler gibi onları da yok ederim." Bunun üzerine: Ya Rabbi! bunu yapmanı istemem. Sabır dilerim." dedi. Ve bunun üzerine bu ayet indirildi. (Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,258; Taberî, age. XV,74, 75; Nesaî, Hakim, Taberânî ve diğer muhaddisler de rivayet etmişlerdir.)
Demek ki bu ayette geçen ‘bizi mucize göndermekten alıkoyan’ ifadesi, belli bir konuda ısrarla istenildiği ve gösterildiği zaman inanmayanların köklerini kesecek mucizelerdir. Tıpkı Semud kavmi gibi. Ayette kastedilenin diğer peygamberlere verilen yukarıda zikrettiğimiz 2. türde bir mucize olması, haşa Kuran’ın kendisi ile çelişmesi olur ki, Kuran’da Hz. Muhammed’e Kuran dışında verilmiş diğer mucizeler de zikredilmiştir. Keza, Hz. İsa ve Hz. Musa’nın diğer pek çok mucizesi de Kuran’da zikredilmesine rağmen kavimleri bu mucizelerle helak edilmemiştir. Öyleyse, bir kısım mucizeler ‘inkârı helaka sebep olmayan’ mucizelerken, bir kısım mucizeler ‘inkârı helaka sebep olacak’ mucizelerdir.
Tefsirlerdeki bu basit açıklamaları halka anlatmaktan kasıtlı olarak uzak duran ve saf zihinleri bulandıran reformistlerin kirli oyunları apaçık ortadadır.
• Kendilerine okunan bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu? (Ankebut, 51)
Hz. Peygamber (asm) dönemindeki inkârcılar, Peygamberimizin gerçekten peygamber olup olmadığı konusunda gerçeği anlamak için değil, fakat sırf akıllarınca onu güç durumda bırakmak maksadıyla sık sık geçmişteki bazı peygamberler gibi onun da olağanüstü mucizeler göstermesini isterlerdi. Bu meseleye yukarıda değinmiştik. Ankebut 50. ayette öncelikle Peygamberin görevinin insanları inanç ve amel hayatı konusunda uyarmak ve aydınlatmaktan ibaret bulunduğu bildirilmekte, 51. ayette ise çok önemli bir noktaya dikkat çekilmektedir: "Kendilerine okunan bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu?" Şu halde ayete göre, Peygamber Efendimiz (asm)'in en büyük mucizesi Kur'an'dır. Allah, mucize arayanların asıl Kuran’a yönelmesini bildirmekle en büyük mucizeyi ortaya koymuştur. Yani Kuran, mucize olarak tek başına dahi yeterlidir. Ancak, Kuran’ın mucize olarak yeterli olması diğer mucizelerin yokluğu anlamına da gelmez. Buna, yine Kuran’ın kendisi şahittir. Peygamberimize Kuran dışında, müminlerin kalplerine teslimiyet, kafirlere korku verilmesi hikmetiyle ayrıca mucizeler de verilmiştir ancak meseleyi çığrından çıkaran ve helaklerine sebep olacak istekleri olan müşriklerin her isteği de yerine getirilmemiştir.
Reformistlerin bu hususta, ‘Kitap dışında başka mucize ararsanız, kitabı mucize olarak yetmiyor kabul ederseniz, ayeti reddedersiniz.’ sözlerinin bir geçerliliği yoktur. Bu, asılsız ve ilimsiz bir sonuçtur. Öyleyse, Hz.İsa, Hz.Musa gibi peygamberlere gönderilen kitaplar mucize olarak yetersiz miydi ki, İncil ve Tevrat dışında kendilerine başka mucizeler verildi? Bu soruya reformistler, ‘Elbette İncil ve Tevrat yetersiz denilemez’ diye cevap verecektir. Kuran’da, Hz. İsa ve Hz. Musa’ya verilmiş diğer mucizelerden de bahsedilir. Öyleyse, diğer mucizeleri kabul etmek, kitabın yetersizliğini kabul etmek anlamına gelmiyor. Demek ki, Ankebut 51. ayet ‘En büyük mucize Kuran’dır’ anlamına gelir ve müşriklerin her talebinin karşılanmadığı bildirilir. Çünkü, onların amaçları gerçeği samimiyetle anlamayı istemek değildir. Peygamberimize ve tüm peygamberlere kitap harici verilmiş mucizelere Kuran şahittir, Peygamberimize söylenen ‘Şair ve Sihirbaz’ sözleri bu duruma şahittir.
Delillerle İslam
Yorumlar
Yorum Gönder