Kabir Azabı Üzerine İddialar ve Cevaplar

Kabir Azabı Üzerine İddialar ve Cevaplar
Kabir azabını inkâr edenler şu ayetleri kendilerine delil alarak şöyle söylerler:
Kuran ayetlerine göre, kabir azabı yoktur. Ölülerin ruhları yaşamaz ve kabrine ziyaret edenleri duymaz, işitmezler. Buna karşın hadis-i şerif kaynaklarında ölülerin işitebildiği ve kabir azabı olduğu ifade edilmektedir. Konuyla ilgili bazı ayetler şu şekildedir:
• Diriler de eşit olmaz, ölüler de. Allah dilediğine/dileyene işittirir. Ama sen, kabirlerdekilere işittiremezsin! (Fatır Suresi, 22)
• Sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönüp giden sağırlara da daveti duyuramazsın. Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin; ancak âyetlerimize inananlara duyurabilirsin. (Neml Suresi, 80 - 81 Rum Suresi, 52 - 53)
Bu ayetlerde ölülerin işitmediğinin belirtilmesi, kabirlerde bir yaşamın olmadığını gösterir.
• Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman’ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler.” (Yasin Suresi, 51 - 52)
Yasin Suresi ve benzer surelerde kafirler diriltildiklerinde bir şaşkınlık yaşarak “kim diriltti bizi” diye sormaktadırlar. Eğer kabirde azap görmüş ve yaşıyor olsalardı bu şaşkınlık elbette olmayacaktı. Ayetlerden de anlaşıldığı üzere kabirde yatanlar diri değildir, azap görmemektedir. Kıyamet gününe kadar hiçbir şeyden haberleri olmayacaktır.
Bir başka Kuran ayeti şöyledir:
• O gün ki saat gelir, kıyamet kopar, suçlular bir saatten fazla ( kabirde ) durmadıklarına yemin ederler. Daha önce de böyle çevriliyorlardı. Kendilerine ilim ve iman verilenler derler ki, Allah’ın kitabınca dirilme gününe kadar durdunuz. İşte 9 dirilme günüdür. Ancak siz bilmezler güruhu idiniz! (Rum Suresi, 55 - 56)
Ayetlerden de anlaşıldığı üzere suçlular, kabirde bir saatten fazla kalmadıklarına yemin etmektedirler. Bu onların kabirde azap görmediklerini göstermektedir. Şayet kabirde azap görmüş olsalardı, bunu hem dile getirirlerdi hem de zamanın bu kadar kısa olduğunu yeminle iddia etmezlerdi. Çünkü sıkıntılı zamanlar insana daha uzun gelir ve sıkıntı bittiğinde insan bunu beyan ederek rahatlar. Bundan da anlaşılıyor ki kabirde olanlar, kıyamet gününe kadar uyuyorlar ve ancak kıyamet gününde uyandırılıyorlar.
Cevap:
Kabir azabının hak olduğunun delillerine geçmeden önce iddiaları cevaplandırmaya Yasin Suresi 51. ve 52. ayetlerden başlayalım:
• Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman’ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler.” (Yasin Suresi, 51 - 52)
Ayet, kabir azabının ve kabirde yaşam olmadığının delili olamaz. İbn Abbas, Katade gibi sahabenin büyüklerinden aktarıldığına göre, Sur’a birinci üfürülüş ile Sur’a ikinci üfürülüş arasında kabir azabı kaldırılacaktır. Sur’a birinci üfürülüşte kıyamet kopacak ve ölüm her şeyi bulacak. Sur’a ikinci üfürülüşte ise ölüler hesap için diriltilecektir. Bu uyku birinci üfürülüş ile ikinci üfürülüş arasındaki uykudur. Kabirden kalkışta verilen ‘kim bizi kaldırdı’ tepkisi de bu uyanışa verilen tepkidir. (Kurtubi, İlgili Ayetin Tefsiri) Katade’nin şöyle dediği nakledilir: “Bu iki nefha arasındaki uykudur. Kafirlerden sadece bu esnada azap kaldırılır.” (Maverdî, İlgili ayetin Tefsiri)
“Ve saat mutlaka gelecektir, onda şüphe yoktur. Ve Allah kabirde olanları diriltecektir. (Hac Suresi, 7)” ayeti de İbni Abbas ve Katade’nin görüşünü destekler niteliktedir.
• “..günkü saat gelir, kıyamet kopar, suçlular bir saatten fazla ( kabirde ) durmadıklarına yemin ederler. Daha önce de böyle çevriliyorlardı. Kendilerine ilim ve iman verilenler derler ki, Allah’ın kitabınca dirilme gününe kadar durdunuz. İşte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmezler güruhu idiniz! (Rum Suresi, 55 - 56)
Bu ayette günahkarların kısa bir süre kaldıklarını söyleyecekleri ifadeyle ilgili nerede kaldıklarına dair bir açıklama ayette yoktur. İddia kullanılırken, parantez içinde kabir diye belirtilmiştir ancak ayette suçluların az durduklarına dair yemin ettikleri yer kabirde durdukları zaman mı dünyada kaldıkları zaman mı, hangisi üzerine yemin ediliyor, bu ayrıntı belirtilmemiştir. Ayrıca, ayette kıyametin kopmasıyla haşir günü (öldükten sonra dirilme) arasında geçen sürenin kastedilmiş olabilme ihtimali de vardır. ‘Allah’ın kitabınca dirilme gününe kadar durdunuz’ ifadesi ‘Dirilme gününe kadar dünyada durdunuz, kabirde durdunuz, iki üfürülüş arasında durdunuz’ anlamlarında da yorumlanabilir. Dolayısıyla bu ayet de kabir yaşantısı ve azabının olmadığına delil olamaz. Kaldı ki, insan için geçmiş zamanın hissiyatı çoğunlukla bu şekildedir. Bu ayeti kabir yaşantısına dahi yorumlasak da değişen bir şey olmaz. Çünkü, çıkan sonuç şu şekilde olur; “demek ki kabirde bir yaşam olmuş ki orada bir saatten fazla durmadık gibi bir hissiyatları söz konusu olmuştur. Zaman orada çabuk geçmiştir. Bu da kabirde yaşam olduğunu ve bir şeyler yaşandığını gösterir. Eğer ayet, kabirde durmayı anlatsaydı bu reformistlerin aleyhine bir delil olurdu.
• Fatır suresi 19-23. ayetler:
“Görmeyenle gören, karanlıklarla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir değildir. Allah dilediğine elbette işittirir; ama sen kabirlerdekilere de işittirecek değilsin! Sen ancak bir uyarıcısın.”
• Rum suresi, 51, 52 ve 53. ayetler:
“(Sıcak kavurucu) bir rüzgar göndersek de (bitkileri) sararmış görseler, hemen arkasından nankörlüğe başlarlar.” - “Çünkü gerçekten sen ölülere işittiremezsin; arkasını çevirip giden sağırlara da daveti duyuramazsın.” – “Ve sen, körleri sapıklıktan doğru yola çevirecek de değilsin. Sen ancak ayetlerimize iman edip teslim olmuş kimselere söz dinletebilirsin.”
Ayetler Peygamberimizin(sav) yaptığı davetten, tebliğden bahsetmektedir. Bu davete binaen “ölülere işittiremezsin, sen ancak iman sahiplerine söz geçirirsin” denilerek “işitmeyen kabirdeki ölüler” tabirlerinin “kendilerine yapılan tebliği reddeden” kafirler için kullanılmış bir benzetme olduğu açıkça görülmektedir. Peygamberimiz(sav), zaten kabirlerde yatan ölülere dini tebliğ etmemiştir ki «davetini kabirdeki ölülere işittiremezsin» ifadesi gerçek anlamında kullanılmış olsun! Ayetler, nankörlük edenlerden, sapkınlık içinde yaşayanlardan bahsetmiş, hak ile batılın birbirinden ayrıldığını ortaya koymuş, ardından da bu şekilde bir benzetme kullanılmıştır. Dolayısıyla ayetlerde geçen davet edilenler hakkında kullanılan «kabirlerindeki işitmeyen ölüler» tabirleri «işitmeyen, görmeyen, anlamayan kafirler» için kullanılmıştır yani kafirler ‘yaşayan ölüler’ olarak anılmıştır. Bu gerçek, ayet biraz dikkatle incelendiğinde apaçık anlaşılacaktır.(Bkz. Taberi, Razi ilgili ayetlerin tefsirleri) Ayetin, kabirde yaşam olmadığına dair delil olacak bir yönü yoktur.
--- Kabirlerde yaşam, nimetlendirme ve azap olduğuna dair ayetlerden deliller:
Kabir yaşantısının ve kabir azabının var olduğuna dair bazı ayetler şunlardır:
• "Allah yolunda öldürülenleri, sakın ölüler sanmayın. Bilakis onlar diridirler. Rableri katından rızıklandırılmaktadırlar." (Ali İmran Suresi, 169)
Ayet, Allah yolunda öldürülenlerin ruhlarının diri olduğunu ve nimetlendirildiğini göstermektedir. Bu da kabir yaşantısının delilidir. Şehit olmuş insanların dünyadan ilişkisi kesildiğine göre bu nimetlendirme elbette kabirde olmaktadır. Ayette devamlılık arz eden bir ifade kullanılmış ve şimdiki zamandan bahsederek rızıklandırma işinin, kendilerinin diğer insanlar tarafından ölü zannedildiği zamanda dahi yapıldığını göstermektedir.
• "Firavun ve adamları sabah-akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun."(Mümin Suresi, 46)
Bu ayette de Firavun ve hanedanının atılmakta olduğu ve atılacağı iki ayrı ateşten, azaptan bahsedilmektedir. Biri kıyametten önce biri de kıyametten sonraki azaptır ki, ayette kastedilen açık bir şekilde kabir azabıdır.
İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) kabir azabı meselesiyle ilgili ayrıca şu ayetleri de delil getirir:
• Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.(Tevbe Suresi, 101)
Ebu Hanife'ye göre, bu ayette de münafıklara yapılan iki azaptan bahsedilmiştir. Bu da Mümin Suresi 46. ayetteki Firavun ve hanedanının görmüş ve göreceği 2 azap ayetiyle beraber mütalaa edilirse birinin kabir azabı diğerinin cehennem azabı olduğunu gösterir. (el-Fıkhu'l-Ebsat, 48)
--- Kabirlerde yaşam, nimetlendirme ve azap olduğuna dair hadis-i şeriflerden deliller:
• Bedir savaşında harbin sonunda Kureyş'den ölenler bir kuyuya dolduruldu. Allah Resulü(sav) onlara hitap ederek: Ey filan oğlu filan ve falan oğlu falan! Allah ve Resulünün(sav) size va'd ettiklerini gerçek buldunuz mu? Ben Allah'ın bana va'd ettiğini gerçek buldum, dedi. Hz. Ömer: “Ey Allah'ın Resulü(sav)! Ruhsuz cesetlere nasıl hitap ediyorsunuz?” diye sorunca Peygamberimiz(sav): "Benim söylediklerimi siz onlardan daha iyi duyamazsınız. Şu kadar var ki, onlar cevap veremezler." (Müslim, Cennet, 76, 77) buyurdu.
İlgili rivayet ölülerin ruhlarının canlı olduğuna ve kendilerine seslenenleri duyduğuna delildir. Diğer bir hadis-i şerif rivayeti şu şekildedir:
"Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizî, kıyamet, 26).
Aişe (r.a.) Allah Resulü’ne (sav) “İnsanlara kabirlerinde azap olunur mu?” diye sordu. Allah Resulü (sav) “Evet, kabir azabı (vardır)” buyurdu. Hazreti Aişe (r.a.) şöyle der: Bundan sonra Allah Resulü’nün (sav) sonunda kabir azabından Allah’a sığınmadığı hiçbir namazını görmedim, demiştir. (Buhari, cum’a/986, 988-989, 991, 996, 998, cenâiz/1283, bed’ul-haIk/2964, teftîru’l-K.ur’ân/4258, nikâh/4820, da’avât/5889, eymân/6141; Müslim, küsûf/1499, 1501-1502, 1504-1506; Tirmizî, cum’a/514; Nesâî, küsûf/1453, 1455, 1457-1459; Ebû Dâvud, salât/995, 997; İbn Mâce, ikâmetu’s-salât/1253; İbn Hanbel, bakî musnedi’I-Ensâr/22917, 23048, 23133, 23333, 23379, 23432, 23529, 24088, 24148, 24184, 24815; Mâlik, nidâ/398, 400; Dârimî, salât/1486.)
Görüldüğü gibi kabir azabı ve kabir yaşantısı ayet ve hadislerle sabittir, haktır. Kabir azabını reddeden itikadların ortaya koyduğu iddiaların ise hiçbir geçerliliği yoktur.
Delillerle İslam

Yorumlar