Hristiyanlık ve Yahudiliğin hak din olmadığının delilleri ve İslam’ın bu dinlere üstünlükleri nelerdir?

Hristiyanlık ve Yahudiliğin hak din olmadığının delilleri ve İslam’ın bu dinlere üstünlükleri nelerdir?
Cevap:
1. Allah katından inmiş bir dinin kıyamete kadar devam edeceğinin iddia edilmesi, o dinin bozulmamış olmasını gerektirir. Hristiyanlıkta şu an Allah tarafından indirildiğine inanılan 4 farklı İncil vardır. Tarih boyunca da bu incillerin sayısı 325’tir ve bu 4 İncil İznik Konsilinde diğer İncillerin elenmesiyle oluşturulmuştur. Ancak, ‘bu İncillerden hangisi Allah’ın indirdiği İncildir?’ belirsizdir. Aralarında da pek çok çelişki vardır. Sadece İncillerin birbirleriyle ve akılla çelişmesi değil Hristiyanlığın bilimsel çelişkileri de tarih boyunca bilimsel gelişmelerin önünde büyük engel olmuştur. Mesela, Ortaçağ kiliseleri dini inançlarına dayanarak ‘Dünyanın düz bir tepsi gibi olduğunu’ savunmuş ‘Dünya yuvarlaktır’ diyen Galileo, İncil’e aykırı söylemden yakılmış, Dünya’nın yuvarlaklığı kanıtlandığında da bu inançlarından vazgeçmişlerdir. Aşağıdaki dipnotta İncil’in içerisindeki çelişkilerden örnekler verilecektir. Yahudilerin Tanrı katından indiğine inandıkları kutsal kitaplarında ise Allah'ın, Peygamberlerin şanına yakışmayan, aklın ve vicdanın asla kabul etmeyeceği meseleler vardır. Kuran’ın ise aslı bozulmamıştır ve değiştirilmemiştir. İçeriğinde herhangi bir çelişki de yoktur.
2. Hz. İsa’nın (asm) vefatından sonra kendisine inananlar uzun müddet baskılar altında tutuldu ve işkencelere maruz kaldılar. Bu sebeple Hz. İsa’nın tebliği baskı altında yayılmaya başladı. İmparator Konstantin zamanına kadar bu durum böyle devam etti. Sonrasında Hristiyanlar Hz. İsa’nın tebliğ ettiği din konusunda birbirlerini aforoz edecekleri ayrılıklara düştüler. Pek çok konsil toplantısı yapıldı. Bu toplantılarda ilk olarak Hz. İsa’nın da Tanrı olduğu ve onun Tanrı’nın bir cevherinin olduğu kabul edildi. Bunu reddeden ve Hz. İsa’yı insan kabul eden Arius aforoz edildi. Arius 300 lü yıllarda Filistin’e gelerek fikirlerini bu bölgede yaymaya çalıştı. Sonrasında, İsa hem Tanrıdır hem de insani iradesi de vardır, görüşü kabul edildi. Yani, 'İsa'nın insani tabiatı da vardır ancak aslında bir Tanrıdır. Tanrının 3 unsuru vardır: Baba Tanrı(Allah), Oğul Tanrı (İsa) ve Ruhül Kudüs Tanrı (Cebrail). Bu üç unsur da ilahlık cevheri taşımaktadır. Hepsi Tanrının farklı şekle girmiş halidir.' Bu görüş Hristiyanlığın genel görüşü oldu. Hristiyanlar, Ruhül Kudüs’ün de, bir Tanrı olduğuna ve İsa ve Ruhül Kudüs’ün aslında Tanrının cehverini taşıdıklarına inandılar. Ruhül Kudüs’ün Tanrı olduğunu kabul etmeyenler ise aforoz edildi yani kafir ilan edildi. Sonrasında Ruhül Kudüs’ün sadece Baba Tanrıdan oluştuğunu iddia edenler Ortodoks, Ruhül Kudüs’ün Baba ve Oğul Tanrıdan ortak oluştuğunu iddia edenler de Katolik mezhebinin temelini attı. Ufak bir fikre katılmayanlar, sayısız farklı mezhep ortaya çıkardı ve çok katı bir şekilde tüm mezhepler birbirlerini kafirlikle itham ettiler.
Kuran’a göre ise, Hz. İsa tevhidi getirmiştir. Allah’ın herhangi bir yaratılmış varlıkla birleşmediği ve Allah’ın her türlü değişiklikten münezzeh olduğu İslam akidesinin temel inançlarındandır.
“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” (Şura Suresi, 11)
“O doğurmamış ve doğmamıştır.” (İhlas, 3)
“Allah’ın çocuk edinmesi olur şey değildir.” (Meryem, 35)
“Hiçbir şey onun misli gibi değildir.” (Şura, 11)
İslam’daki Yaratıcı inancının, bu tür batıl fikirlerden üstün olduğu, aklıyla ve vicdanıyla hareket eden her insan için malumdur.
3. Hristiyanlıkta, Hz. Adem’in cennetteki yasak ağaca yaklaşması sonucu onun işlediği günah yüzünden ondan sonra gelen tüm nesillerin günahkâr ve azaba müstahak olduğu kabul edilir. Ancak, bazı Hristiyanlar Tanrının kullarına acıdığından ezeli oğlu İsa’yı zahiri bir beden içerisine girdirerek Adem’in işlediği ilk günahın kurbanı olarak haça gerilmesine rıza göstermiştir, derler.
İslam inancına göre, hiç kimse başkasının hatası sebebiyle günahkâr doğmaz. Her insan tertemiz bir fıtrat ve amel defteri ile dünyaya gelir. Bu ise, İslam'ın akla ve fıtrata en uygun din olduğunun bir başka delilidir. Yine Kuran’a göre, Hz. Adem Allah’ın kendisine verdiği emri unutmuştur. (20/115; 20/121) Çünkü, İslam'a göre Peygamberlerin hataları vardır ancak günah işlemekten korunmuşlardır. (Fıkh-ı Ekber Şerhi, s.154)
4. Yahudi ve Hristiyanların kutsal kabul ettiği Kitab-ı Mukaddeste Peygamberlerin şanına yakışmayan ibareler vardır. Bunlara örnek verelim:
--- Hz. Lut’un kızlarıyla ilişkiye girmesi
Hristiyan ve Yahudilerin kabul ettikleri kutsal metinler de Hz. Lut kızları tarafından sarhoş edilmiş sonra Hz. Lut, kızlarıyla soylarının devamı için cinsel ilişkiye girmiştir:
“Büyük kız gidip babasıyla yattı. Ancak Lut yatıp kalktığının farkında değildi. Küçük kız babasıyla yattı. Ama Lut yatıp kalktığının farkında değildi. (Yar.19: 33-35)
Elbette bir Peygamberin aklını başından alacak kadar sarhoş olup kendi kızıyla cinsel ilişkiye girmesi, Peygamberliğin şanına yakışacak bir durum değildir. Bu, İslam inancındaki ‘Peygamberlerin hatası vardır ancak günahtan korunurlar’ ifadesindeki ‘hata’ bahsinden çok daha üst düzeyde bir cürümdür. Peygamberler bu tür fiillerden münezzehtirler.
--- Hz. Yakup'un zina etmesi:
“Ve Yahuda (Hz.Yakup), örtünmüş gelinini fahişe sandı... Onunla yattı ve kadın gebe kaldı. (Kethuboth Talmutu-Bab, 11)
Bir Peygamberin zina gibi bir günaha düşmesi, akıllara durgunluk verecek bir iftiradır.
--- Dul kadın öz oğluyla cinsi münasebet kurabilir:
Sözde kutsal metinlerde 'rıza var ise anne ile çocuğun, kardeşlerin birbiriyle ilişkisi mübah gösterilir.
“O adam ki kız kardeşi ile beraber yatıp, kendilerini cinsi zevklere bırakırlar ve kız kardeşi bunu şikayet etmez, bunda bir kabahat yoktur fakat kız kardeş şikayette bulunursa bu işi tekrarlamaması bu adama bildirilir. O şahıs ki daha annesi yaşlı değildir ve babası ölmüştür ve validesi yabancı erkeklerin koynuna girmek istemez ve kendi oğlu ile yatmak ister ve keza oğlu da validesi ile yatmak isterse böyle bir vaziyette eğer bu işler zor kullanılmadan yapılıyorsa, bunda bir mahsur yoktur. Ta ki oğul evlenme yaşına gelip de başka bir kızla evlenmek talebinde bulunur ve validesi buna mani olmak isterse, oğul hem kendi karısının cinsi arzularını hem de annesinin cinsi arzularını tatmin etmeli ta ki validesi başka bir erkek buluncaya kadar. (Kethobuoth, 76a)
--- Dul kadınların hayvanlarla cinsi münasebeti:
"Yahudi bir dul, kendisini tatmin için her türlü usule baş vurabilir. Bir kadın, sebepler göstererek bir hayvan ile cinsi münasebetleri ilerletirse bunda münasebetsiz bir şey yoktur. Böyle işler ve zevklere kendisini verip de sonradan evlenmeyi düşünen bir kadını bir baş haham da alabilir." (Yebamoth Talmutu , 59 a -59 b)
--- İbrahim peygamberin kız kardeşiyle evlenmesi:
“Üstelik, Sara gerçekten kız kardeşimdir. Babamız bir, annemiz ayrıdır. Onunla evlendim.” (Yaratılış 20:12)
Tanrı’nın en sevgili peygamberlerinden Hz. İbrahim, öz kardeşiyle evlenmiştir. Tanrı bu ilişkiye nedense karşı çıkmamıştır. Karşı çıkmadığı gibi onların evliliğini de bereketli kılmıştır.
“Onu kutsayacağım; ondan sana bir oğul vereceğim. Onu kutsayacağım ve ulusların anası olacak. Halkların kralları onun soyundan çıkacak.” (17 :26)
Buna rağmen Tanrı başka yerde kız kardeşiyle evlenene de aynı zamanda lanet etmektedir:
"'Annesinden ya da babasından olan kız kardeşiyle yatana lanet olsun!' (27:22)
Yani Tanrı, hem Hz.İbrahim'i kız kardeşiyle evlendirmekte hem de bir insanın kız kardeşiyle evlenmesine lanet okumaktadır. Bu çelişkiler apaçık ortadadır.
Elbet bu meseleler anlattıklarımızla sınırlı değildir. Bazen bu kutsallık atfedilen metinlerde öyle müstehcen ifadeler bulunur ki, kelimelere dökülmesinden dahi haya edilir. Ancak, sadede bu anlatılanlar bile İslam dışındaki dinlerin sapkın boyutlarını ortaya koymaya yetmektedir. Peygamberlere atılan zina iftiraları ise bu dinlerin, Hz. İsa ve Hz. Musa'nın asıl tebliğinden ne kadar uzak olduğunu delillendirir.
5. Yahudilerin İlah, Yaratıcı tasavvuru da Allah’ın münezzeh olduğu ve aklın da asla kabul etmeyeceği inançları barındırır. Mesela, Yahudilerin kutsal kabul ettiği ve Tanrı tarafından indiğine inandıkları 10 emirde, Allah’ın 6 günde dünyayı, semayı, yeri, denizi ve ormanları yaratıp sonra yorulup 7. gün istirahate çekildiği bildirilir. (Ahd-i Atik, Huruc, Bâb 20)
Allah ise yorulmaktan münezzehtir. Allah, insan ya da mahluklar gibi yorulmaz ve dinlenmez. Bir Kuran ayetinde ‘Gökleri ve yeri yaratan O’dur. O, onları yaratmaktan yorulmaz.’ (Ahkaf Suresi, 33) buyurulmuştur. Nitekim, kainata baktığımızda milyarlarca ışık yılı ötede milyarlarca galaksi ve her birinin içerisinde milyarlarca yıldız barındıran ve sınırlarını aklın almaya aciz kaldığı bir evreni yaratan Allah’ın gücünün sonsuz olduğu her akıl sahibine ayandır. Allah, yorulmak gibi insani sıfatlardan ve kusurlardan münezzehtir. İslam inancı bu yönüyle Yahudiliğin kusur biçtiği yaratıcı imgesinden üstündür.
Ayrıca, Kuran'a göre de kainat 6 günde yaratılmıştır. Ancak, İslam’a göre, Kuran’da geçen Allah’ın kainatı 6 günde yaratması ifadesinde gün kelimesi Arapça ‘yevm’ kelimesidir ve bizim bildiğimiz manada gün değil ‘başlangıç ve sonu kesin bilinmeyen uzun bir devir’ anlamına gelmektedir. Yani, kainatın 6 devirde, 6 aşamada yaratıldığı ifade edilir.
6. Yahudilik inancında Tanrı’nın insan şeklinde tasavvuru söz konusudur. Tanrının ruhi bir varlığı vardır ve insan gibi organlara sahiptir. Eski Yahudi inançlarında ise Tanrı Hz. İbrahim’in çadırına misafir olmuş ve dinlenmiştir. Hz. İbrahim onlara yemek ikram etmiştir. (Ahd-i Atik, Tekvin, Bâb 1-8) Ayrıca, Yahudi dinine göre gök gürültüsü Tanrı’nın gür sesidir. Ancak, Kuran’a göre ‘Gök gürültüsü hamd ile Allah’ı tespih etmektedir.’ (Rad Suresi, 13) Allah, yarattıklarına benzemekten ve insan gibi organları olmaktan münezzehtir.
7. Yahudiliğe göre Peygamberlik milli bir müessesedir. Peygamberler sadece kendi milletlerine gelenlerden ibarettir. Yahudi olmayan ise cennette giremeyecektir. Yahudi olmak için de ancak Yahudi doğmak gerekir. Ancak, bu inanç Allah’ın rahmet ve adaletine uygun düşmemektedir. Çünkü, Avrupada, Asyada, Afrikada Yahudilere uzak bölgelerde dünyaya gelmek insanın elinde değildir ve bu bölgelerin de tebliğe ve kendisini uyaracak bir peygambere ihtiyacı vardır.
“…Biz her millete -Allah'a kullukda bulunun ve putlara ibadetten kaçının- diye bir peygamber gönderdik." (Nahl, 36)
"İçinde peygamber olmayan hiç bir millet yoktur." (Fâtır, 24)
Bir hadis-i şerifte yeryüzüne 124.000 Peygamber gönderildiği bildirilmiştir. (Müsned 5/265-266; İbn Hibbân, 2/77)
Allah’ın gönderdiği dinler evrensel olmalıdır. Zira, Allah kullarına peygamber göndermeyip onları uyarmadan cehenneme atması ve sadece Yahudi anne babadan doğanları cennettine alması, sonradan Yahudi olunmasına da müsaade edilmemesi ne aklın, ne vicdanın ne de merhametin kabul edebileceği bir şeydir. İnsanın hangi anne babadan doğacağına Allah karar verir. Demek ki Yahudi inancına göre, Allah insanları yaratıyor ve cehenneme zorla götürüp cennete girmesine de 'istese dahi' izin vermiyor. Elbette bunu hiç bir akıl açıklayamaz.
Bunun yanında insanların sonradan Yahudi olabileceğini savunan hahamlarda vardır. Ancak bu kesim de insanların Yahudi olmaması için son derece gayret sarf ederler. Çünkü kendilerini Hz. Ibrahimin soyunun temsilcileri kabul ederler. Bu sebeple milliyetçi bir din anlayışları olmadığı asla iddia edilemez.
Sonuç olarak, İslam, getirdiği inanç sistemiyle akla, mantığa, vicdana ve evrenselliğe uyan tek dindir.
DİPNOT:
Dört İncil’de bulunan çelişkilere ve tahriflere örnekler:
1. Matta, Markos ve Luka İncillerine göre Hz. İsa(as)’ın risaleti bir yıl, Yuhanna’ya göre ise iki yıldan fazla sürmüştür.
2. Hz. Davud’dan (a.s.) Hz. İsa (as)’a kadar geçen kuşakların sayısı Matta’ya göre yirmi altı iken Lukaya göre kırk'tır.
3. İncillerin bazı yerlerinde Hz. İsa (as)’a uluhiyet isnad edilirken, bazı yerlerde de ona insanoğlu denmektedir. Bu ikisi arasında gözden kaçmayacak açık bir çelişki görülmektedir.
4. Hristiyanlığa göre Hz. İsa (as) çarmıha gerileceği sırada “Allah’ım! Allah’ım! Beni neden terk ettin!” diye Allah’a yalvarmıştır. Bu söz Tanrı İsa’nın ise, onun Tanrı olduğu halde kendini koruyamadığı anlaşılıyor. Peygamber İsa’nın sözü ise, onun Tanrı’yı hakkıyla tanımadığı anlaşılıyor. Çünkü bir peygamber “Allah’ım! Beni neden terk ettin?” demez. Bizim inancımıza göre ne Hz. İsa çarmıha gerilmiş, ne de böyle bir yakarışta bulunmuştur.
5. Matta, Hz. İsa (as)’ın soy kütüğünü Hz. İbrahim (as)’e kadar kırk kişi olarak verirken, Luka bunun elli beş olduğunu söyler.
6. İncillerde Hz. İsa için sık sık “Allah’ın oğlu”, “Yusuf’un oğlu”, “Davudoğlu”, "Ademoğlu” gibi ifadeler kullanılır. Bunların arasında açık bir çelişki vardır.
7. Markos İncil'inde, İncil Allah’a, Romalılara Mektub kitabında ise, Hz. İsa (as)’a nispet edilir.
8. Luka İncilinde bir yerde kurtarıcı Hz. Allah, diğer bir yerde de Hz. İsa (as) olarak verilmektedir.
9. İncillerde Tanrı'nın görülüp görülemeyeceği hususunda çelişkili bilgiler bulunmaktadır.
10. Bu İnciller, Allah Teala’ya nispet edilemeyeceği gibi Hz. İsa (as)’a da nispet edilemez. Allah’a nispet edilemeyeceğini, aslının korunamadığından, yazıya geçirilemediğinden, ortada, üzerinde ittifak edilen ortak bir metin olmadığından vb. durumlardan anlamaktayız. Hz. İsa (as)’a nispet edilemeyişini ise bu İncilleri onun yazdırmayışından, onu dinleyen ve dinleyenleri dinleyenlerin yazdıkları İnciller içinde bulunan tutarsızlık, yanlışlık ve çelişkilerden anlamaktayız. Bu İncillerin Hz. İsa (as)’a ait olmayışının diğer bir sebebi de çarmıh olayının İncil metinlerinde geçmesidir. Çarmıhın İncillerde zikredilişi, bu İncillerin sonrakiler tarafından kaleme alındığını gösterir.
Bu gibi çelişki ve tutarsızlıkların Allah’a nispet edilen bir kitapta bulunamayacağına, diğer taraftan bir peygamberin kendini tanrılaştırıp tanrıyı da insanlaştıramayacağına göre, Hristiyan kutsal kitabının sonradan insan eliyle yazıldığı ve tahrif edildiği ortaya çıkmaktadır.
Delillerle İslam

Yorumlar