Hırsızlık ve El Kesme Üzerine Yazı

Ateist İddialar ve İslam Üzerine

Hırsızlık ve El Kesme Cezası

Kuran ayetlerine göre İslam’da hırsızlık yapanın ceza olarak eli kesilir. (Maide, 38) Bu konu, ateistler tarafından sık sık gündeme getirilerek İslam’a yönelik karalama yapılmaya çalışılmaktadır.

İslam’da bu şekilde bir ceza yönteminin olmasının hikmeti nedir?

Cevap:

İslam’daki ceza hukukunda esas amaç, suça giden yolun önünü kapatmaktır. Suç işleyenlere yönelik verilen hükümler, cezayı uygulamak amacıyla değil, kişiyi en başından suçtan caydırmak amacındadır. Bunun için herhangi bir suç fiili işlendiğinde, cezayı uygulamaya sokacak şartlar ağır tutulmuştur. Aşağıda bu konuya değineceğiz.

İslami kaideleri kabul etmeyen devletlerin içinde boğulduğu en büyük sorunlardan biri şudur: “Toplumda suçlar neden engellenemiyor, niçin hapishane sayıları gittikçe artış gösteriyor, suçluları eğitimle ıslaha çalışıyoruz ancak hapisten çıkan tekrar hapse giriyor. Ekonominin, eğitimin ileri seviyede olduğu gelişmiş ülkelerde hırsızlık bitiyor yerine cinayetler, tecavüzler ve başka suçlar başlıyor, ıslah çalışmalarında başarılı olanlarda bazı iyi sonuçlar elde ediliyor ancak yine de insanlar büyük oranda suçlardan vazgeçmiyor, suç oranları düşürülemiyor.” Ütopik teorilerle bu sorunlara çözüm bulmayı bir kenara bırakalım. Bizler, İslami işleyişin olmadığı ülkelerde 30 senede meydana gelen suç sayısını saymakta zorluklar çekerken, İslam tarihinde “hırsızlara verilen el kesme cezasının” adil bir şekilde uygulandığı ilk 300 yılda ceza verilen kişi sayısı son derece şaşırtıcıdır. Bu sayı sadece 6'dır. Sonuç gayet manidar. (İsmail el-Fehranî, “eş-Şeriatü beyne’s-salihin ve’l-Murcifin” el-Ehram, 17 Yenayır, 2011)

El kesme cezası kolay uygulanacak bir hüküm değildir. Cezanın tatbik edilebilmesi için pek çok şartlar mevcuttur:

- Hırsız, ergen ve akıllı olmalıdır.

- Çalınan mal belli bir değerin üstünde olmalıdır. (Nisap miktarı yaklaşık iki koyuna denk gelmektedir.)

- Hırsızın çaldığı malda mülkiyet hakkı olmaması gerekir.

- Hırsız, malı mahkemeden önce geri verip pişman olduysa ceza verilmez. (Pişman olduğunun tespiti için de bir süre hapiste göz altında tutulur).

- Hırsızlığın olduğuna dair iki şahit gereklidir veya hırsızın itirafı ile suç kesinleşmişse ancak ceza uygulanır.

- Malın gizlenmiş olması, baba malı olmaması, kamu malı olmaması, çabuk bozulan(et,süt) gibi mallar olmaması gerekir.

- Çalan kişinin zarureti(açlık, ölüm tehlikesi vb.) varsa da ceza verilmez. Hz.Ömer (ra) devrinde bir kıtlık dönemi olmuş ve hırsızlık yapan bir kişiye “İnsanların karnını doyurmadan kanunlara uymalarını bekleyemeyiz” denilerek ceza verilmemiştir.

- Ayrıca cezayı uygulamak için hırsızın İslam hükümlerinin varolduğu bir ülkede çocukluktan itibaren yetişmesi gereklidir. Çünkü, yabancı biri bu hükmü bilseydi suça yeltenmeyebilirdi.

Bunun gibi ceza hükmünün çeşitli ayrıntıları vardır. Hırsızlığın türüne göre farklı cezalar (hapis vb.) verilebilir.
Had cezalarıyla ilgili şu hadisi şerifler manidardır;

“Şüphe bulununca, gücünüzün yettiği kadar hadleri düşürünüz” (Ebû Dâvud, Salat, 14; Tirmizî, Hudûd, 2)

“Gücünüz yettiği ölçüde, hadleri (cezaları) kaldırın. Şayet bir çıkış yolu bulursanız onu tatbik edin. Zira imamın (hakimin) affetmekte hata etmesi, ceza vermekte hata etmesinden daha hayırlıdır. (Ramuz el Ehadis, 21/10)

Bu hadislerle İslam’da hükmün uygulanmasının değil, suç ve cezayı önlemenin esas olduğu açıktır. Suçluların cezalandırılmasında kamu yararı gözetilir ve adalet sağlanır. Ceza verilmesi gereken bir suçlu olursa da cezadan kaçınılmaz. Çünkü suçluya merhamet göstermek, mağdurun ve toplumun hakkını gasp etmek demektir. Bu yüzden Kuranı Kerim’de ceza verilen suçlular için “Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın (merhamet etmeyin)...” (Nûr, 24/2) buyurulmuştur.

Suçlular için “insan hakları” isteyenler mağdurların hakkını ne yapacaktır? Günümüzde mağdurlar suçlulara verilen cezalarla gerçekten rahatlamakta mıdır? Pek çok mağdur, suç işleyene verilen ceza ile kendi haklarının yabana atıldığını itiraf etmektedir. İnsanlar, mağdur başkası olduğunda suçlu hakkında insan hakları savunucusu kesilir ancak mağdur kendisi olduğunda suçluya verilen cezayı yetersiz bularak daha ağırlarını ister.

Batı tarzı adalet sistemlerine baktığımızda, hırsız çocukta olsa, mal açıkta da olsa, çalınan mal yakın akrabanın da olsa, kamunun veya belli bir değerle sınırlandırmadan, az bir değere ( Bir simit, ekmek vb.) sahipte olsa, açlık, işsizlik vb. o kişiyi bu duruma düşüren şartlar göz önüne alınmaksızın, o kişiye ceza verilir. Peki, verilen cezaları kıyasladığımızda İslam'ın getirdiği had cezası mı yoksa batı düzeni bir ceza mı caydırıcılık özelliğine sahiptir? Hapis cezasının caydırıcı olmadığı, bir otel gibi kış mevsimlerinin geçirildiği, hırsızlığın ihtisasının yapıldığı mekanlar olduğu uzmanlarca itiraf edilen bir durumdur. Hiç bir hırsız bu ortamda aldığı cezadan dolayı pişman olmaz, hırsızlığa niyet edenler de bu cezalardan çekinip, hırsızlıktan vazgeçmez. Suçluların önü kesilmediği için ileride cinayetlere varan suçların işlenmesine sebep olunur. Çünkü, verilen cezaların bir caydırıcılığı, önleyiciliği yoktur. İslam ise verdiği ceza ile hırsızlıktan insanları caydırır. İslami hükümlerin uygulandığı bir devlette, o insan aç, işsiz vb. değil ise, böyle bir cezayı göze alıp hırsızlığa niyet etmez. 300 yılda 6 kişinin aldığı had cezası bu konuya delildir.

İslam’da var olan ceza sistemi bu ve benzeri sebeplerle, meselenin sosyolojik, psikolojik boyutu ve pek çok boyutta değerlendirildiğinde günümüz ceza sistemlerinden daha üstündür ve toplumsal asayiş ve huzurun temininde daha etkilidir.

İslam üzerine soruların cevaplandığı sayfamıza davetlisiniz.

Delillerle İslam 
Delillerle İslam'ı Facebook'ta takip etmek için buraya tıklayınız

Yorumlar