HADİS İNKÂRCILIĞI ÜZERİNE - Yazı 2
HADİS İNKÂRCILIĞININ YÖNTEMİ ve TEHLİKELERİ
Hadis inkârcılığının, diğer bir deyişle reform hareketinin temel olarak nasıl işlediğine kısaca değinelim. Bu yolla da İslam’ın içine sokulmaya çalışılan reform akımının ne derece büyük bir tehlike olduğunu anlamamız kolaylaşacaktır. Bu, sayfamızın önemini ortaya koymak için son derece gereklidir. “Bize Kuran yeter, Kuran’dan başka bir kaynağımız olamaz” anlayışıyla görünürde son derece masumane duran ancak içeriğinde Hz.Peygamberin (sav) sünnettinin ve hadis-i şeriflerin tamamının ya da önemli bir kısmının reddedildiği pek çok yanlışı barındıran bu ehli sünnet dışı akımın metodu kısaca şu şekildedir:

1. Öncelikle, hadis-i şeriflere ve Kuran ayetlerinin açıklamaları için Hz.Peygambere (sav) aslında ihtiyacımızın olmadığı iddia edilir. Bu görüşler de bazı Kuran ayetlerine dayandırılarak delillendirilmeye çalışılır. Halbuki bu sözde delillendirmenin asıl adı, bazen “ayetlerin önünü ardını keserek ve Kuran ayetlerinin bir kısmını alıp diğer bir kısmını almayarak Kuran’ı bölme”, bazen de “ilgili ayetlere yanlış anlamlar vererek ayetleri kendi görüşlerine uyumlu hale getirme çabasıdır”. Bu sayede, çarpıtılmış ayetlerle halkı yanlış bilgilendirme cüretini sinsice gösterip iddialar ısrarla savunulur. Sık sık, Kuran’a dönüş çağrısı yapılır ancak bundan kasıt “Kuran’dan kendi anladıkları anlama” dönüştür. Yani, çağrı Kuran’a değil, Hz.Peygamberden (sav) yalıtılmış kendi Kuran algılayışlarına yapılmaktadır. “Kuran’a dönüş yapın” sözüyle aslında “hadis-i şeriflere, fıkıha, akaide vb. ihtiyacımız yok” denilmek istenir.
2. Bununla da yetinmeyip dinin ikinci kaynağı olan hadis-i şerifler konusunda insanları şüpheye sokmak için Kuran ayetleriyle sahih hadisler arasında çelişki olduğu iddia edilir. Halbuki, sahih hadislerle Kuran ayetleri arasında bir çelişki yoktur. Çelişen şey şudur: Hadis inkârcıları yukarıda belirtildiği gibi Kuran ayetlerine ya da sahih hadislere kendi akıllarınca bir anlam verdiklerinden, kendi verdikleri bu anlamı ayetlerle ya da sahih hadislerle çeliştirirler. Meseleye hakim olmayan birisinin gözünde de ayetlerle sahih hadisler çelişmiş görünür ve doğal olarak kişiler ilgili hadis-i şerif kaynaklarına karşı ayeti kabul etmek gerekliliği hissettiğinden hadis-i şerif kaynaklarını reddetmeye başlar.
3. Daha sonra, sahih hadislerin kendi aralarındaki (sözde) çelişkilerine değinilerek şüpheler biraz daha arttırılmak istenir ve “İşte dine kaynak aldığınız hadis-i şerifler kendi aralarında dahi tutarsız” denilir.
4. Son aşamada ise (sözde) akla, mantığa uymayan pek çok hadis-i şerif olduğu iddialarıyla ortaya çıkılarak insanlar hadis-i şeriflerden koparılır. “Bu hadis-i şeriflerin geçtiği hadis kaynaklarını dine kaynak olarak yakıştırıyor musunuz?” denilerek hadis-i şerif kaynaklarını inkara yöneltme tuzağı başarıya ulaşır ve insanların inançları, itikadları bu nedenle bozulur. Ancak, hadislere bazen kendileri ekleme yaparlar, bazen de hadis-i şerifi eksik alırlar. Kasıtlı olarak tamamını ya da şerhini vermezler. Ya da hadislerin sıhhat düzeylerini göz önüne getirmezler. Sonuç olarak da, Hz.Peygamberin(sav) hadis-i şeriflerinin yazılı olduğu kaynaklar inkar edilir. Hadis-i şeriflerin devrin yöneticilerine yaranmak ya da zulmüne uğramamak için hadis alimleri tarafından uydurulduğu iddia edilir. Artık doğal olarak, Kuran’ın açıklaması Hz.Peygamberin(sav) hadislerine göre değil kişilerin kendi heva, heveslerine göre yapılmaya başlanır. “Bize sadece Kuran ayetleri yeter, sünnete, hadis-i şerif kaynaklarına gerek yok!” sonucuna ulaşınca da ehli sünnet akaidinin ve büyük fıkıh mirasının yarısından fazlası inkar edilmiş olunur.
Bu yolla ehli sünnet dışı akımların savunucuları tarafından inkar edilen meselelere bazı örnekler verelim. Bu örnekler geniş çapta ehli sünnet karşıtlarının görüş ve itikadlarını oluşturur.
- Hz.Peygamberin (sav) mahşer günü Müslümanlara şefaat edeceği inkar edilir.
- Hz.Peygamberin(sav) miraca çıktığı inkar edilir.
- Kabir azabının, Münker ve Nekir meleklerinin var olduğu ve ruhların kişi öldükten sonra kabirlerinde yaşadığı inkar edilir.
- Hz.Muhammed’in(sav) mucizeleri inkar edilir.
- “Kadere iman”ın imanın şartlarından biri olduğu inkar edilir.
- Recm cezasının varlığı inkar edilir.
- Kadınların başörtüsü takmasının farz olduğu inkar edilir.
- Namazın Türkçe kılınabileceği iddia edilir.
- Kuran’ı Arapçasından okumanın sevap getirmeyeceği iddia edilir.
- Cuma namazının kadınlara da farz olduğu iddia edilir.
- Kaza namazı diye bir meselenin olduğu inkar edilir.
- Hayızlı kadınların namaz kılıp oruç tutabilecekleri iddia edilir.
- Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbeli gibi hak mezheplerin dine aykırı olduğu iddia edilir.
- Hz.İsa’nın(as) kıyamete yakın tekrar yeryüzüne ineceği inkar edilir.
- Kuran’da Peygamberlerin(sav) seçilmiş, üstün kılınmış, örnek teşkil edilen insanlar olduğu belirtilmesine rağmen Peygamberlerin(sav) “ismet” yani günahlardan arınmış olma sıfatları inkar edilir. Yani, Peygamberlerin(sav) hata dışında niyet taşıyarak günah işleyebileceği iddia edilir.
- Ve daha pek çok akaid, helal-haram, abdest, hac, zekat gibi konulardaki fıkhi hükümlerin yarısından çoğu inkar edilir.
Son olarak da, bu görüşleri savunanlar apaçık reformist olmalarına rağmen reformist olduklarını da inkar ederler.
Reform akımı savunucuları tarafından inkar edilen meselelere örnekleri daha da arttırabiliriz. Sadece verilen örneklerle dahi meselenin ciddiyeti ve bu iddialara kapılan ve doğrusunu öğrenmeyen kişilerin ne derece büyük bir itikad bozukluğuna gireceği anlaşılmaktadır. Hadis-i şerif inkarcılığını savunanların kimileri yukarıda sayılanların bir kısmını savunup ehli sünnetten ayrılırken, kimileri sayılanların tamamını savunup ehli sünnette tamamen zıt bir çizgi çizmektedir. Bu itikad ortaya konulurken esas alınan temel ölçü ise, kişilerin kendi akıllarıdır. Ancak, her daim aklın önemi vurgulanırken ve herkesin İslam’ı aynı şekilde anlayabileceği düşünülürken, kendi aralarında dahi fikir ayrılıklarına düşmekle bir çıkmazın içerisine girmektedirler. Hadis konusunda ise hangi hadislerin kabul edilip edilmeyeceği hususunda bir bütünlük, ortak bir kabul yoktur. Büyük hadis alimlerinin görüşlerine ve hadis-i şeriflere ya hiç itimat edilmez ya da kısmen itimat edilir. Bazen tevatür düzeyine ulaşmış pek çok sahih hadis-i şerif rahatlıkla inkar edilirken, bazen de (köşeye sıkışıldığında) kendilerini kurtaracak hadis-i şerifler nelerse, zayıf ya da mevzu(uydurma) dahi olsa, onlara son derece bağlılık gösterebilecek bir keyfiyet gösterilmektedir. Bizler de bu vesileyle İslam’ı, Hz.Peygamberin(sav) sünnetinden ve sahabeden ayırmanın sonuçlarının nasıl bir çıkmaza vardığına şahit olmaktayız.
Sayfamızda, hadis inkârcılarının hadis-i şerifleri inkar etmek için yukarıda saydığımız yöntemleri nasıl kullandıkları, hadis-i şerifleri inkâr ederken ortaya attıkları bütün iddialar tek tek ele alınıp cevapları verilecektir.
Daha fazla yazı için Facebook'ta Delillerle İslam'ı takip edin
HADİS İNKÂRCILIĞININ YÖNTEMİ ve TEHLİKELERİ
Hadis inkârcılığının, diğer bir deyişle reform hareketinin temel olarak nasıl işlediğine kısaca değinelim. Bu yolla da İslam’ın içine sokulmaya çalışılan reform akımının ne derece büyük bir tehlike olduğunu anlamamız kolaylaşacaktır. Bu, sayfamızın önemini ortaya koymak için son derece gereklidir. “Bize Kuran yeter, Kuran’dan başka bir kaynağımız olamaz” anlayışıyla görünürde son derece masumane duran ancak içeriğinde Hz.Peygamberin (sav) sünnettinin ve hadis-i şeriflerin tamamının ya da önemli bir kısmının reddedildiği pek çok yanlışı barındıran bu ehli sünnet dışı akımın metodu kısaca şu şekildedir:

1. Öncelikle, hadis-i şeriflere ve Kuran ayetlerinin açıklamaları için Hz.Peygambere (sav) aslında ihtiyacımızın olmadığı iddia edilir. Bu görüşler de bazı Kuran ayetlerine dayandırılarak delillendirilmeye çalışılır. Halbuki bu sözde delillendirmenin asıl adı, bazen “ayetlerin önünü ardını keserek ve Kuran ayetlerinin bir kısmını alıp diğer bir kısmını almayarak Kuran’ı bölme”, bazen de “ilgili ayetlere yanlış anlamlar vererek ayetleri kendi görüşlerine uyumlu hale getirme çabasıdır”. Bu sayede, çarpıtılmış ayetlerle halkı yanlış bilgilendirme cüretini sinsice gösterip iddialar ısrarla savunulur. Sık sık, Kuran’a dönüş çağrısı yapılır ancak bundan kasıt “Kuran’dan kendi anladıkları anlama” dönüştür. Yani, çağrı Kuran’a değil, Hz.Peygamberden (sav) yalıtılmış kendi Kuran algılayışlarına yapılmaktadır. “Kuran’a dönüş yapın” sözüyle aslında “hadis-i şeriflere, fıkıha, akaide vb. ihtiyacımız yok” denilmek istenir.
2. Bununla da yetinmeyip dinin ikinci kaynağı olan hadis-i şerifler konusunda insanları şüpheye sokmak için Kuran ayetleriyle sahih hadisler arasında çelişki olduğu iddia edilir. Halbuki, sahih hadislerle Kuran ayetleri arasında bir çelişki yoktur. Çelişen şey şudur: Hadis inkârcıları yukarıda belirtildiği gibi Kuran ayetlerine ya da sahih hadislere kendi akıllarınca bir anlam verdiklerinden, kendi verdikleri bu anlamı ayetlerle ya da sahih hadislerle çeliştirirler. Meseleye hakim olmayan birisinin gözünde de ayetlerle sahih hadisler çelişmiş görünür ve doğal olarak kişiler ilgili hadis-i şerif kaynaklarına karşı ayeti kabul etmek gerekliliği hissettiğinden hadis-i şerif kaynaklarını reddetmeye başlar.
3. Daha sonra, sahih hadislerin kendi aralarındaki (sözde) çelişkilerine değinilerek şüpheler biraz daha arttırılmak istenir ve “İşte dine kaynak aldığınız hadis-i şerifler kendi aralarında dahi tutarsız” denilir.
4. Son aşamada ise (sözde) akla, mantığa uymayan pek çok hadis-i şerif olduğu iddialarıyla ortaya çıkılarak insanlar hadis-i şeriflerden koparılır. “Bu hadis-i şeriflerin geçtiği hadis kaynaklarını dine kaynak olarak yakıştırıyor musunuz?” denilerek hadis-i şerif kaynaklarını inkara yöneltme tuzağı başarıya ulaşır ve insanların inançları, itikadları bu nedenle bozulur. Ancak, hadislere bazen kendileri ekleme yaparlar, bazen de hadis-i şerifi eksik alırlar. Kasıtlı olarak tamamını ya da şerhini vermezler. Ya da hadislerin sıhhat düzeylerini göz önüne getirmezler. Sonuç olarak da, Hz.Peygamberin(sav) hadis-i şeriflerinin yazılı olduğu kaynaklar inkar edilir. Hadis-i şeriflerin devrin yöneticilerine yaranmak ya da zulmüne uğramamak için hadis alimleri tarafından uydurulduğu iddia edilir. Artık doğal olarak, Kuran’ın açıklaması Hz.Peygamberin(sav) hadislerine göre değil kişilerin kendi heva, heveslerine göre yapılmaya başlanır. “Bize sadece Kuran ayetleri yeter, sünnete, hadis-i şerif kaynaklarına gerek yok!” sonucuna ulaşınca da ehli sünnet akaidinin ve büyük fıkıh mirasının yarısından fazlası inkar edilmiş olunur.
Bu yolla ehli sünnet dışı akımların savunucuları tarafından inkar edilen meselelere bazı örnekler verelim. Bu örnekler geniş çapta ehli sünnet karşıtlarının görüş ve itikadlarını oluşturur.
- Hz.Peygamberin (sav) mahşer günü Müslümanlara şefaat edeceği inkar edilir.
- Hz.Peygamberin(sav) miraca çıktığı inkar edilir.
- Kabir azabının, Münker ve Nekir meleklerinin var olduğu ve ruhların kişi öldükten sonra kabirlerinde yaşadığı inkar edilir.
- Hz.Muhammed’in(sav) mucizeleri inkar edilir.
- “Kadere iman”ın imanın şartlarından biri olduğu inkar edilir.
- Recm cezasının varlığı inkar edilir.
- Kadınların başörtüsü takmasının farz olduğu inkar edilir.
- Namazın Türkçe kılınabileceği iddia edilir.
- Kuran’ı Arapçasından okumanın sevap getirmeyeceği iddia edilir.
- Cuma namazının kadınlara da farz olduğu iddia edilir.
- Kaza namazı diye bir meselenin olduğu inkar edilir.
- Hayızlı kadınların namaz kılıp oruç tutabilecekleri iddia edilir.
- Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbeli gibi hak mezheplerin dine aykırı olduğu iddia edilir.
- Hz.İsa’nın(as) kıyamete yakın tekrar yeryüzüne ineceği inkar edilir.
- Kuran’da Peygamberlerin(sav) seçilmiş, üstün kılınmış, örnek teşkil edilen insanlar olduğu belirtilmesine rağmen Peygamberlerin(sav) “ismet” yani günahlardan arınmış olma sıfatları inkar edilir. Yani, Peygamberlerin(sav) hata dışında niyet taşıyarak günah işleyebileceği iddia edilir.
- Ve daha pek çok akaid, helal-haram, abdest, hac, zekat gibi konulardaki fıkhi hükümlerin yarısından çoğu inkar edilir.
Son olarak da, bu görüşleri savunanlar apaçık reformist olmalarına rağmen reformist olduklarını da inkar ederler.
Reform akımı savunucuları tarafından inkar edilen meselelere örnekleri daha da arttırabiliriz. Sadece verilen örneklerle dahi meselenin ciddiyeti ve bu iddialara kapılan ve doğrusunu öğrenmeyen kişilerin ne derece büyük bir itikad bozukluğuna gireceği anlaşılmaktadır. Hadis-i şerif inkarcılığını savunanların kimileri yukarıda sayılanların bir kısmını savunup ehli sünnetten ayrılırken, kimileri sayılanların tamamını savunup ehli sünnette tamamen zıt bir çizgi çizmektedir. Bu itikad ortaya konulurken esas alınan temel ölçü ise, kişilerin kendi akıllarıdır. Ancak, her daim aklın önemi vurgulanırken ve herkesin İslam’ı aynı şekilde anlayabileceği düşünülürken, kendi aralarında dahi fikir ayrılıklarına düşmekle bir çıkmazın içerisine girmektedirler. Hadis konusunda ise hangi hadislerin kabul edilip edilmeyeceği hususunda bir bütünlük, ortak bir kabul yoktur. Büyük hadis alimlerinin görüşlerine ve hadis-i şeriflere ya hiç itimat edilmez ya da kısmen itimat edilir. Bazen tevatür düzeyine ulaşmış pek çok sahih hadis-i şerif rahatlıkla inkar edilirken, bazen de (köşeye sıkışıldığında) kendilerini kurtaracak hadis-i şerifler nelerse, zayıf ya da mevzu(uydurma) dahi olsa, onlara son derece bağlılık gösterebilecek bir keyfiyet gösterilmektedir. Bizler de bu vesileyle İslam’ı, Hz.Peygamberin(sav) sünnetinden ve sahabeden ayırmanın sonuçlarının nasıl bir çıkmaza vardığına şahit olmaktayız.
Sayfamızda, hadis inkârcılarının hadis-i şerifleri inkar etmek için yukarıda saydığımız yöntemleri nasıl kullandıkları, hadis-i şerifleri inkâr ederken ortaya attıkları bütün iddialar tek tek ele alınıp cevapları verilecektir.
Daha fazla yazı için Facebook'ta Delillerle İslam'ı takip edin
Yorumlar
Yorum Gönder