HADİS İNKÂRCILIĞI ÜZERİNE – YAZI 10
Deve İdrarının Şifa Olması Meselesine Cevaplar
Toplum üzerinde hadis-i şerif kaynaklarına itibarın zayıflaması için kullanılan hadislerden birisi de, son zamanlarda da gayet meşhur olan, deve idrarının şifa sebebiyle bazı kişilere tavsiye edildiği hadis-i şeriftir. Deve idrarının şifa verdiği yönündeki hadisi-i şerif sebebiyle hadis inkârcılığı yapmak kasıtlı bir uğraştır. İdrarın bilimsel olarak kanıtlanmış faydalarından bahsedip hadis inkârcılığının sözlerine de cevap verelim:
İlgili hadisi şerif üzerinden yapılan istismarda rivayet şu şekilde kullanılır: "Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve idrarını içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Olaydan haberdar olan Peygamber onları yakalattı, ellerini ve ayaklarını kesti, gözlerine mil çekti, çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber bizi engelledi.” (Buhari Tıp5/1, Hanbel, 3/107,163).
1. Deve İdrarı Meselesi
İdrarının sağladığı şifalar tıp dünyasında kabul görmüştür.
Mesela, kanser tedavisinde kullanılan deve idrarından üretilmiş kapsüller mevcuttur. Bu kapsülü üreten firma, 2009 yılında ABD’de bulunan ‘Amerika Patent Ofisinden’ ilacın patentini almış ve kanser tedavilerinde deve idrarını kullanmaktadır. İlacın patent bilgileri şudur: ’United States, Patent Application Publication Khorsid. Patent No: US 2009/0297622 A1. 3 Aralık 2009’
Sağlık alanında önemli bir yazar olan Harald W. Tietze’nin ilk baskısı 1996’da yapılan ve dünya çapında en çok satan kitaplar arasına giren ‘Kutsal Su İdrar’ başlıklı kitabında, idrar tedavisinin faydalarından bahsetmektedir. Aynı kitapta ‘Deve İdrarının’ kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına iyi geldiği bildirmiştir. (Harald W. Tietze, Urine The Holy Water. Harald W. Tietze Publishing: 2003, 3rd edition. (1. baskı: 1996, 3. Baskı: 2003) P/L, Australia, S.44)
Dr. Johann Abele, 1995 yılında yayınlanan kitabında 5 milyon Alman’ın şifa bulmak için idrar kullandığını ifade etmiştir. (Dr. Johann Abele, Die Eigenharnbehandlung – Erfahrungen und Beobashtungen, (İdrar Terapisi, Deneyler ve Gözlemler), Haug Verlag, 1995)
Ayrıca, içerisinde birçok makalenin yer aldığı ‘Holistic Health Healing & Astrosciences’ adlı kitabın ikinci cildinde ‘İdrar Terapisinin Mucizeleri’ başlıklı makalede, idrar terapisinin soğuk algınlığından kansere, eklem iltihabından AIDS’e kadar birçok hastalığı tedavi etme potansiyeline sahip olduğu yazmaktadır. (Dr. B.D. Sharma, Holistic Health Healing & Astrosciences (An İnternational Sourcebook) Holistic Healh & Healing in 21 st Century. C.2, B. Jain Publishers: 2003, s.279) (musellem.net)
Develerin süt ve idrarlarında değişik hastalıklara şifa özelliğine sahip unsurlar bulunduğuna dair ilmî çalışmalar da söz konusudur. Doktorlar, bunların cilt hastalıklarına ve bazı iç hastalıklara faydalı olduğunun tecrübeyle anlaşıldığını söylemektedirler. (bk. Mecelletu’d-Dave, Nisan, 1425/2004; sayı:1938).
Hayvan idrarlarında sağlığa faydalı unsurların bulunduğunu kabul eden İbn Sina’ya göre, bunlar arasında idrarı en faydalı olan, havası enfes olan Arap badiyelerinde otlayan develerdir. (bk. Zadu’l-Mead, IV/47-48).
Londra’da yayınlanan ‘Chemistry and Industry’ isimli bilim dergisindeki habere göre, inek idrarı sayesinde ilaçlardaki etken maddeler hücrelere daha iyi nüfuz etmekte ve antibiyotik ve kanser ilaçlarının tesirini arttırmaktadır. Bunun yanında, kandaki şekeri düşürmede etkili olduğu da tespit edilmiştir. Ayrıca idrarın, kulak iltihabında, ellerin ve dizlerin titremesinde, insanın idrarını yapar yapmaz el ve dizlerini bununla ovması ve yıkamasında faydası olduğu ve bunun sarılıkta da yararlı olduğu, arı sokmasına karşı hemen idrarla ıslatmanın birebir geldiği gibi pek çok faydaları da tespit edilmiştir. (Johann Heinrick Zedler, Büyük Mükemmel Dünya Lügati. 1747)
İdrarın birçok hastalığı tedavi ettiğine dair geniş bir literatür mevcuttur. İdrar tedavisinin temel fikri, kendi kök hücrelerini vücudunuza geri gönderdiğiniz için kendinizi iyileştirmenizdir. Bilim adamları günümüzde, bu kök hücrelerini yeni vücut parçalarının üremesi için kullanmaktadır.
İdrar necistir ancak hadis-i şerifte zaruret halinde tedavi olma durumu söz konusudur ve iyileştirici özelliği tecrübeyle tespit edilmiş olmasıyla eski zamanlarda bir tedavi metodu olarak kullanılmasının garipsenecek bir tarafı yoktur.
Ayrıca, bütün rivayetlerde “süt ve idrar”dan birlikte söz edildiği halde sütten bahsedilmemesi, yalnız idrarın içimini ön plana çıkarmaya yönelik bir çaba sarf edilmesi, hadis karşıtlarının bir art niyetidir. Peygamberimiz(sav) rahatsızlanan kişilere yanlarındaki ya da ‘RASTGELE’ develerin değil ‘Medine dışında yayılan develerin sütünü ve idrarını’ içmelerini tavsiye etmiştir. Cami’us-Sağîr’de aynı rivayette عَلَيْكُمْ بِاَبْوَالِ اِبِلِ الْبَرَّيةِ وَاَلْبَانِهَا “Size ‘berrî’ olan devenin bevl ve sütünü tavsiye ederim” buyurulmaktadır. Yani, sütünden veya bevlinden şifa umulacak deve, rastgele bir deve değil, “temiz, tabiî kırlarda otlayan deve”dir. Bu, eski zamanlarda bir tedavi yöntemiydi ve iyileştirici özelliği tespit edilmiştir.
---Bu noktada hadis inkârcıları tarafından şöyle söylemler işitmekteyiz:
Bilimsel çalışmalardan verilen örneklerde, idrarın tepkimesinden bahsedilmektedir. Oysa, hadiste su gibi içmek kastedilir. Ayrıca, deve idrarı ile tedavi olmaya çalışanların %40’ı mers hastalığına yakalanmakta ve ölmektedir.
Kimya laboratuvarlarının olmadığı 700’lü yıllarda hadiste belirtilen usülün, su gibi içmekten başka bir usül olması beklenemezdi zaten. Ki, su gibi içildiğinde de içerdiği sitokrom p450-1a1 sentezini inhibe eden enzim, vücuttaki reaksiyonları katalize etmektedir. Su gibi içince de idrar, hepac1c7 türü kanser serilerinde etkili olmaktadır. Fakat, bugün bilim bu molekülleri laboratuvar koşullarında eksrakte edebildiği için, ilaç etken maddelerle mesele halledilebilmektedir. 7. Asırda Medine’de hiçbir kimya laboratuvarının olmadığı bir medeniyette bunun yapılması elbette mümkün değildir. Bu bir geleneksel tedavi metodudur ve asırlarca bu metod ile pek çok hastalığa şifa bulunmuştur.
Bizlerin elbette bugün bu idrarları içmesine gerek yoktur. Bizler, ‘alın ve idrar için’ de demiyoruz. Çünkü, zaten antibiyotiklerin, kimyasal kapsüllerin içerisinde kullanılmaktadır. Hz. Peygamber’de (sav), ‘Size idrarından şifa umulacak devenin idrarını tavsiye ediyorum’ hadisinde, her devenin idrarının içerisinde şifa olacağına dair bir ifade kullanmamıştır. Bu da, her deve için aynı durumun geçerli olmadığının hadisi şerifte geçen ispatıdır. Aynı zamanda, Ebu Davud, hadiste geçen ve “develerin idrarlarından içmeyi” ifade eden cümlenin doğru olmadığını, bunu yalnız Basra hadisçilerinin Enes’ten yaptığı rivayetlerde yer aldığını ifade etmektedir ve Nesaî’nin yaptığı bir rivayette de (Humeyd’in Enes’den yaptığı rivayette) yalnız süt içilmesi tavsiye edilmiştir. (bk. İbn Hanbel; III/107; Nesaî, Tahrimu’d-dem, 8) Yani, Hz. Peygamberin (sav), şifa olarak sunduğu yöntemler çeşitlilik arz etmektedir. Rastgele bir idrar içimi söz konusu değildir.
Gereksiz ve yanlış metodlarla deve idrarı içerek hastalanan kişilerin varlığı, bilinçsiz hareketlerden kaynaklanmaktadır. Ancak, hadiste bu konunun şifa getiren yönü olduğu da açıktır. Kim, neyi inkâr etmektedir! İbni Sina’nın eserlerinde bu konu dile getirilmiş ve yüzlerce yıl Avrupa’da da bu durum, şifa verici metod olarak kullanılmıştır. Mesele, hadis inkârcılarının hadis kaynaklarını karalayabilmek için bu tür rivayetlerle halkı yanlışa sevk etmesidir. Asıl amacımız bu konunun açığa kavuşmasıdır. Aksi takdirde tıp bu denli gelişmişken, doktorlar aracılığıyla sağlıklı ilaçların neler olacağını bizler bilebilecek bir durumdayken, ‘Gidip alın ve idrar için öyleyse’ diyerek konuyu çarpıtmak son derece ciddiyetsiz ve ilmin haysiyetine uymayacak davranışlardır. Amacın, hadis-i şerif kaynakları hakkında toplumda bir güvensizlik oluşturmak olduğu apaçık ortadadır.
2. Mesele, Su Vermek İsteyince Peygamber Engelliyordu
İddiada kullanılan hadiste geçen ifadelerde kasıtlı olarak fazladan eklemeler veya çıkarmalar mevcuttur.
“Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber(sav) bizi engelledi.” ifadesi kaynaklarda yoktur. Bazı rivayetlerde (Buharî, Vudu, 66) “Su istiyorlardı, fakat su verilmiyordu.” mealinde bir ifade yer almaktadır ki, engelleyenin kimliği hakkında bir açıklık yoktur. İmam Nevevî’nin de belirttiği gibi, bu katillere su içiminin engellenmesini Hz. Peygambere(sav) mal etmek için ortada hiçbir ifade ve delil yoktur. “Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber(sav) bizi engelledi.” demek, açık bir iftira ve konuyu çarpıtmanın ayrı bir örneğidir.
3. Mesele, Verilen Cezanın Şekli
Verilen ceza, canilerin hak ettiği bir ceza olarak adaletin ta kendisidir. Çünkü onlar;
- Müslüman olduktan sonra masum bir / veya birkaç çobanı öldürmüş ve dinlerini terk etmişlerdir.
- Çobanların gözlerini oydukları için kısas olarak aynı cezaya çarptırılmışlardır.
- Şifa buldukları develeri gasp ettikleri, yol kesicilik yaptıkları, devlete isyan ettikleri, bozgunculuk çıkardıkları ve bu davranışlarıyla Allah ve Resulü(sav)'e karşı savaş açtıkları için el-ayak kesme cezasına çarptırılmışlardır. (bk. Buharî, Vudu, 66; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, X/141-143; XII/230-243).
Bu ceza şekilleri de zaten Kuran ayetlerine dayanır:
• Allah ve Resûlüne karşı savaşan ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu onların dünyada çekecekleri rezilliktir, âhirette ise onlara büyük bir azap vardır. (Maide Suresi, 33).
• Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. (Bakara Suresi, 178)
Hadis-i şerifi tenkid edenler, Kuran’ı Kerim’de var olan ayetlerden habersiz görünmektedir.
Sayfamızda, kısas ve benzeri hükümlerin İslam’da var olmasının hikmetleri ilerleyen süreçlerde paylaşılacaktır, biiznillah.
Sayfamızı beğenerek ve başkalarını sayfamıza davet ederek çalışmalarımıza ortak olabilirsiniz.
Delillerle İslam
Deve İdrarının Şifa Olması Meselesine Cevaplar
Toplum üzerinde hadis-i şerif kaynaklarına itibarın zayıflaması için kullanılan hadislerden birisi de, son zamanlarda da gayet meşhur olan, deve idrarının şifa sebebiyle bazı kişilere tavsiye edildiği hadis-i şeriftir. Deve idrarının şifa verdiği yönündeki hadisi-i şerif sebebiyle hadis inkârcılığı yapmak kasıtlı bir uğraştır. İdrarın bilimsel olarak kanıtlanmış faydalarından bahsedip hadis inkârcılığının sözlerine de cevap verelim:
İlgili hadisi şerif üzerinden yapılan istismarda rivayet şu şekilde kullanılır: "Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve idrarını içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Olaydan haberdar olan Peygamber onları yakalattı, ellerini ve ayaklarını kesti, gözlerine mil çekti, çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber bizi engelledi.” (Buhari Tıp5/1, Hanbel, 3/107,163).
1. Deve İdrarı Meselesi
İdrarının sağladığı şifalar tıp dünyasında kabul görmüştür.
Mesela, kanser tedavisinde kullanılan deve idrarından üretilmiş kapsüller mevcuttur. Bu kapsülü üreten firma, 2009 yılında ABD’de bulunan ‘Amerika Patent Ofisinden’ ilacın patentini almış ve kanser tedavilerinde deve idrarını kullanmaktadır. İlacın patent bilgileri şudur: ’United States, Patent Application Publication Khorsid. Patent No: US 2009/0297622 A1. 3 Aralık 2009’
Sağlık alanında önemli bir yazar olan Harald W. Tietze’nin ilk baskısı 1996’da yapılan ve dünya çapında en çok satan kitaplar arasına giren ‘Kutsal Su İdrar’ başlıklı kitabında, idrar tedavisinin faydalarından bahsetmektedir. Aynı kitapta ‘Deve İdrarının’ kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına iyi geldiği bildirmiştir. (Harald W. Tietze, Urine The Holy Water. Harald W. Tietze Publishing: 2003, 3rd edition. (1. baskı: 1996, 3. Baskı: 2003) P/L, Australia, S.44)
Dr. Johann Abele, 1995 yılında yayınlanan kitabında 5 milyon Alman’ın şifa bulmak için idrar kullandığını ifade etmiştir. (Dr. Johann Abele, Die Eigenharnbehandlung – Erfahrungen und Beobashtungen, (İdrar Terapisi, Deneyler ve Gözlemler), Haug Verlag, 1995)
Ayrıca, içerisinde birçok makalenin yer aldığı ‘Holistic Health Healing & Astrosciences’ adlı kitabın ikinci cildinde ‘İdrar Terapisinin Mucizeleri’ başlıklı makalede, idrar terapisinin soğuk algınlığından kansere, eklem iltihabından AIDS’e kadar birçok hastalığı tedavi etme potansiyeline sahip olduğu yazmaktadır. (Dr. B.D. Sharma, Holistic Health Healing & Astrosciences (An İnternational Sourcebook) Holistic Healh & Healing in 21 st Century. C.2, B. Jain Publishers: 2003, s.279) (musellem.net)
Develerin süt ve idrarlarında değişik hastalıklara şifa özelliğine sahip unsurlar bulunduğuna dair ilmî çalışmalar da söz konusudur. Doktorlar, bunların cilt hastalıklarına ve bazı iç hastalıklara faydalı olduğunun tecrübeyle anlaşıldığını söylemektedirler. (bk. Mecelletu’d-Dave, Nisan, 1425/2004; sayı:1938).
Hayvan idrarlarında sağlığa faydalı unsurların bulunduğunu kabul eden İbn Sina’ya göre, bunlar arasında idrarı en faydalı olan, havası enfes olan Arap badiyelerinde otlayan develerdir. (bk. Zadu’l-Mead, IV/47-48).
Londra’da yayınlanan ‘Chemistry and Industry’ isimli bilim dergisindeki habere göre, inek idrarı sayesinde ilaçlardaki etken maddeler hücrelere daha iyi nüfuz etmekte ve antibiyotik ve kanser ilaçlarının tesirini arttırmaktadır. Bunun yanında, kandaki şekeri düşürmede etkili olduğu da tespit edilmiştir. Ayrıca idrarın, kulak iltihabında, ellerin ve dizlerin titremesinde, insanın idrarını yapar yapmaz el ve dizlerini bununla ovması ve yıkamasında faydası olduğu ve bunun sarılıkta da yararlı olduğu, arı sokmasına karşı hemen idrarla ıslatmanın birebir geldiği gibi pek çok faydaları da tespit edilmiştir. (Johann Heinrick Zedler, Büyük Mükemmel Dünya Lügati. 1747)
İdrarın birçok hastalığı tedavi ettiğine dair geniş bir literatür mevcuttur. İdrar tedavisinin temel fikri, kendi kök hücrelerini vücudunuza geri gönderdiğiniz için kendinizi iyileştirmenizdir. Bilim adamları günümüzde, bu kök hücrelerini yeni vücut parçalarının üremesi için kullanmaktadır.
İdrar necistir ancak hadis-i şerifte zaruret halinde tedavi olma durumu söz konusudur ve iyileştirici özelliği tecrübeyle tespit edilmiş olmasıyla eski zamanlarda bir tedavi metodu olarak kullanılmasının garipsenecek bir tarafı yoktur.
Ayrıca, bütün rivayetlerde “süt ve idrar”dan birlikte söz edildiği halde sütten bahsedilmemesi, yalnız idrarın içimini ön plana çıkarmaya yönelik bir çaba sarf edilmesi, hadis karşıtlarının bir art niyetidir. Peygamberimiz(sav) rahatsızlanan kişilere yanlarındaki ya da ‘RASTGELE’ develerin değil ‘Medine dışında yayılan develerin sütünü ve idrarını’ içmelerini tavsiye etmiştir. Cami’us-Sağîr’de aynı rivayette عَلَيْكُمْ بِاَبْوَالِ اِبِلِ الْبَرَّيةِ وَاَلْبَانِهَا “Size ‘berrî’ olan devenin bevl ve sütünü tavsiye ederim” buyurulmaktadır. Yani, sütünden veya bevlinden şifa umulacak deve, rastgele bir deve değil, “temiz, tabiî kırlarda otlayan deve”dir. Bu, eski zamanlarda bir tedavi yöntemiydi ve iyileştirici özelliği tespit edilmiştir.
---Bu noktada hadis inkârcıları tarafından şöyle söylemler işitmekteyiz:
Bilimsel çalışmalardan verilen örneklerde, idrarın tepkimesinden bahsedilmektedir. Oysa, hadiste su gibi içmek kastedilir. Ayrıca, deve idrarı ile tedavi olmaya çalışanların %40’ı mers hastalığına yakalanmakta ve ölmektedir.
Kimya laboratuvarlarının olmadığı 700’lü yıllarda hadiste belirtilen usülün, su gibi içmekten başka bir usül olması beklenemezdi zaten. Ki, su gibi içildiğinde de içerdiği sitokrom p450-1a1 sentezini inhibe eden enzim, vücuttaki reaksiyonları katalize etmektedir. Su gibi içince de idrar, hepac1c7 türü kanser serilerinde etkili olmaktadır. Fakat, bugün bilim bu molekülleri laboratuvar koşullarında eksrakte edebildiği için, ilaç etken maddelerle mesele halledilebilmektedir. 7. Asırda Medine’de hiçbir kimya laboratuvarının olmadığı bir medeniyette bunun yapılması elbette mümkün değildir. Bu bir geleneksel tedavi metodudur ve asırlarca bu metod ile pek çok hastalığa şifa bulunmuştur.
Bizlerin elbette bugün bu idrarları içmesine gerek yoktur. Bizler, ‘alın ve idrar için’ de demiyoruz. Çünkü, zaten antibiyotiklerin, kimyasal kapsüllerin içerisinde kullanılmaktadır. Hz. Peygamber’de (sav), ‘Size idrarından şifa umulacak devenin idrarını tavsiye ediyorum’ hadisinde, her devenin idrarının içerisinde şifa olacağına dair bir ifade kullanmamıştır. Bu da, her deve için aynı durumun geçerli olmadığının hadisi şerifte geçen ispatıdır. Aynı zamanda, Ebu Davud, hadiste geçen ve “develerin idrarlarından içmeyi” ifade eden cümlenin doğru olmadığını, bunu yalnız Basra hadisçilerinin Enes’ten yaptığı rivayetlerde yer aldığını ifade etmektedir ve Nesaî’nin yaptığı bir rivayette de (Humeyd’in Enes’den yaptığı rivayette) yalnız süt içilmesi tavsiye edilmiştir. (bk. İbn Hanbel; III/107; Nesaî, Tahrimu’d-dem, 8) Yani, Hz. Peygamberin (sav), şifa olarak sunduğu yöntemler çeşitlilik arz etmektedir. Rastgele bir idrar içimi söz konusu değildir.
Gereksiz ve yanlış metodlarla deve idrarı içerek hastalanan kişilerin varlığı, bilinçsiz hareketlerden kaynaklanmaktadır. Ancak, hadiste bu konunun şifa getiren yönü olduğu da açıktır. Kim, neyi inkâr etmektedir! İbni Sina’nın eserlerinde bu konu dile getirilmiş ve yüzlerce yıl Avrupa’da da bu durum, şifa verici metod olarak kullanılmıştır. Mesele, hadis inkârcılarının hadis kaynaklarını karalayabilmek için bu tür rivayetlerle halkı yanlışa sevk etmesidir. Asıl amacımız bu konunun açığa kavuşmasıdır. Aksi takdirde tıp bu denli gelişmişken, doktorlar aracılığıyla sağlıklı ilaçların neler olacağını bizler bilebilecek bir durumdayken, ‘Gidip alın ve idrar için öyleyse’ diyerek konuyu çarpıtmak son derece ciddiyetsiz ve ilmin haysiyetine uymayacak davranışlardır. Amacın, hadis-i şerif kaynakları hakkında toplumda bir güvensizlik oluşturmak olduğu apaçık ortadadır.
2. Mesele, Su Vermek İsteyince Peygamber Engelliyordu
İddiada kullanılan hadiste geçen ifadelerde kasıtlı olarak fazladan eklemeler veya çıkarmalar mevcuttur.
“Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber(sav) bizi engelledi.” ifadesi kaynaklarda yoktur. Bazı rivayetlerde (Buharî, Vudu, 66) “Su istiyorlardı, fakat su verilmiyordu.” mealinde bir ifade yer almaktadır ki, engelleyenin kimliği hakkında bir açıklık yoktur. İmam Nevevî’nin de belirttiği gibi, bu katillere su içiminin engellenmesini Hz. Peygambere(sav) mal etmek için ortada hiçbir ifade ve delil yoktur. “Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber(sav) bizi engelledi.” demek, açık bir iftira ve konuyu çarpıtmanın ayrı bir örneğidir.
3. Mesele, Verilen Cezanın Şekli
Verilen ceza, canilerin hak ettiği bir ceza olarak adaletin ta kendisidir. Çünkü onlar;
- Müslüman olduktan sonra masum bir / veya birkaç çobanı öldürmüş ve dinlerini terk etmişlerdir.
- Çobanların gözlerini oydukları için kısas olarak aynı cezaya çarptırılmışlardır.
- Şifa buldukları develeri gasp ettikleri, yol kesicilik yaptıkları, devlete isyan ettikleri, bozgunculuk çıkardıkları ve bu davranışlarıyla Allah ve Resulü(sav)'e karşı savaş açtıkları için el-ayak kesme cezasına çarptırılmışlardır. (bk. Buharî, Vudu, 66; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, X/141-143; XII/230-243).
Bu ceza şekilleri de zaten Kuran ayetlerine dayanır:
• Allah ve Resûlüne karşı savaşan ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu onların dünyada çekecekleri rezilliktir, âhirette ise onlara büyük bir azap vardır. (Maide Suresi, 33).
• Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. (Bakara Suresi, 178)
Hadis-i şerifi tenkid edenler, Kuran’ı Kerim’de var olan ayetlerden habersiz görünmektedir.
Sayfamızda, kısas ve benzeri hükümlerin İslam’da var olmasının hikmetleri ilerleyen süreçlerde paylaşılacaktır, biiznillah.
Sayfamızı beğenerek ve başkalarını sayfamıza davet ederek çalışmalarımıza ortak olabilirsiniz.
Delillerle İslam
Yorumlar
Yorum Gönder