Deizm Üzerine...
SORU:
Deizm(Yaratıcıya inanıp dinleri kabul etmeme) akımının çıkmazları nelerdir? Bir Yaratıcı olduğunu kabul edip Yaratıcının din indirmediğini, dinlerin insan ürünü olduğunu savunmanın mantığa aykırı yönleri nelerdir?
Cevap:
Ateizm, yani kâinatın bir yaratıcısı olmadığı fikri, akıldan istifa etmekle mümkündür ancak Deizm, Ateizm'den çok daha garip ve mantığa aykırı bir akımdır. Ateizm büyük bir çıkmazdadır. Evrenin her an hayranlık veren başka bir mucizesi keşfedildiğinde tüm bunların nasıl yaratıcısız var olabileceği sorusu Ateizm mensuplarının kafalarını hayli kurcalamaktadır. Deizm, Yaratıcıyı inkâr etmeyi vicdanlarına ve akıllarına sığdıramayıp ama “bir yaratıcıyı kabul edersek bu sefer dinleri kabul etmek zorundayız” korkusuyla ortaya çıkmış bir akımdır. Bu akımların çıktığı Batı dünyasının asırlar boyunca Hristiyanlıktan çok çektiği bilinmektedir. Bu yüzden dinlerin eline düşmek istememektedirler. Batı dünyasının dinlere karşı olumsuz tavrı temelde Hristiyanlığın bozulmuş yönlerinden kaynaklanır.
Deizm'in çok fazla mantıksal çıkmazları vardır. Birkaç örnek verelim:
1.
Deizm'in çıkmazlarından birisi, Yaratıcının insanlarla iletişime geçmeyince insanlar için en uygun sistem ve ayrılığa düşülen konularda doğrunun ne olduğu konusunun insanlara kalmış olmasıdır. Bu büyük bir çıkmazdır. Şöyle ki, hiç bir insanın doğru anlayışı diğerine uymaz. Bir insana bakıyoruz, kişi bir bayana saldırmayı vicdanına uygun buluyor ve bu hareketinde bir sorun görmüyor. Ya da bir kadını taciz etmek onun için büyük bir suç değildir. Vicdansızlıkta değildir. Tecavüze uğrayan bir kadın nazarında suçluya verilen hapis cezası asla yeterli değildir. Tecavüz eden ise cezasını çok bulur. Kimileri adam öldürene hapis cezasını yeterli görür, yakını öldürülen ise “hapsi kabul edemem. Kısas ancak benim ateşimi söndürür” der. Bu örnekleri daha da arttırabiliriz. İnsanlar, "Hangisi doğrudur" diyerek bir araya gelse tüm insanların birleşebileceği mutlak kabuller bütününe ulaşılamamaktadır. Çünkü, bugün suç olarak kabul edilen pek çok şeyi suç olarak görmeyen pek çok zihniyet vardır. Herkesin suç kabul ettiği şeye de “Nasıl ceza verilmelidir” konusunda uyuşmazlık vardır. Deistler bu noktada der ki, “Devletler bu konuda kurallar koymalı ve her insanın uyması gereken kuralları belirlemelidir.” Bu sefer yine ayrı bir çıkmaza girilmektedir. Deist, devletin kurallar koyması ve işletmesi zorunluluğunu aklen kabul ediyor da “Yaratıcının kurallar koyması ve işletmesi gerektiğini ve bunları insanlara tebliğ etmesi gerekeceğini kabul etmiyor. Yaratıcı, kural koymaz bunu insana bırakmıştır” diyor. İnsanı yaratan devlet midir yoksa Yaratıcı mıdır? Devlet kurallar koymalıysa ve bunda aklen zorunluluk varsa, Yaratıcının da kurallar koyup bunları insanlara bildirmesi gerekmez midir? Çünkü, yarattıklarının fıtratını en iyi tanıyan ve onlara en uygun hükümlerin neler olacağını bilen ancak insanın sahibidir. Peki bu kurallar nedir, nerededir? Bunun cevabı, elbette dindir.
2.
Deizm'e göre Yaratıcı vardır, insanları yaratmış dünyayı insanın hizmetine sunmuş ama insanlarla hiç iletişim kurmamış ve insanlara neden onları yarattığını, neden bu kadar nimet verdiğini anlatmamıştır. Yaratmış ve kendi hallerine bırakmıştır. Yani tabiri caizse, bir saray yapılmış, çok emekler verilmiş, akılalmaz desenlerle süslenmiş, dayanmış, döşenmiş, içerisine binada yaşayanlara hizmet edecek hizmetçiler yerleştirilmiş, çeşit çeşit sofralar hazırlanmış ve ziyaretçilere açılmış ancak bunu yapmakta hiç bir amaç hedeflenmemiştir. Ziyaretçiler sarayı gezecek, dileyen saraya zarar üstüne zarar verecek, sarayın sultanına hakaretler edecek, haklara tecavüz edecek sonra saray terk edilecek ve saray yıkılıp yok edilecek. Bu, oyun ve eğlenceyi andıran israftan başka bir şey değildir. Akıl sahibi herkes, padişahın bu kadar masrafının bir hikmeti olduğunu, kendisine ve ahaliye yapılan terbiyesizliklerin hesabının sorulması gerektiğini ve yok edilecek bir saraya bir amaç olmadan bu kadar yatırım yapılamayacağını anlar. Bu örnek, dünya ve içindekiler ve kafir ve fasıklar için aynı misaldir.
Deizmin büyük çıkmazlarından birisi de, Yaratıcının iyilerle kötüleri aynı kefeye koymasıdır. Yani savaşlarda masum insanları katleden, insanlara her türlü kötülüğü yapan insanlarla o zulme uğramış masumlar için yaratıcının bir cennet cehennem vaadi, adaleti deizme göre söz konusu değildir. Yaratıcı insanlarla iletişim kurmayınca “iyilere mükafat, kötülere ceza vereceğim. Kimsenin yaptığını yanına kâr bırakmayacağım” gibi bir hüküm de insanlara bildirmemiştir. Bunun, yani ödül-ceza sisteminin olmaması elbette adaletsizliğin ta kendisidir. Bu da, bir yaratıcının şanına uyacak bir davranış değildir. Nitekim, akıl sahibi herkesin hayran bakışları şahit ki, bitkilerden hayvanlara semadan arza kadar kâinat, ince ve hassas dengelerle, hikmet üzere yaratılmıştır. Hikmet sahibi olduğu kainattan belli olan bir Yaratıcı elbette hikmetsiz iş yapmaz, hesap sorucu olmalıdır.
Kimi Deistler de bu çıkmazdan kurtulmak için "Yaratıcının cennet cehennemi olabilir, muhtemelen de vardır. Sadece kesin olarak bilemiyoruz" derler ve bu sözlerinde yine farklı bir çıkmaza düşerler. Çünkü, bu sefer de ortaya ahirette insanlar tarafından Yaratıcıya sorulacak "mutlak doğru hangisiydi ki?" sorunu çıkar. Yani, Yaratıcı kötülükler işlemiş bir insana ahirette ceza vermeye kalksa, bu sefer o adamın şöyle demeye hakkı olurdu: "Tanrım sen beni adam öldürmek suçtur ve adam öldürenleri cehenneme atacağım diye uyarmadın ki! Sen eğer bana cehennem var demiş olsaydın ben bunu yapmazdım. Beni uyarmadığın bir konuda bana ceza veremezsin" deseydi elbette haklı olurdu. Düşünün ki, Türkiye'de bakanlığının bir yasası var. “Okullarda dersin düzenini bozan, arkadaşına sataşan öğrenciler okuldan atılacak”. Ancak, bakanlık bunu kimseye söylemiyor. Sonra bir öğrenci bu fiili işliyor, aklen bunu yapmaması gerektiğini de biliyor ama ceza vaadi olmadığından cesaret edebiliyor. Bakanlıkta tebliğde bulunmadığı bir konuda öğrenciye ceza veriyor. Öğrenci elbette “Kimse bunu bilmiyordu. Bilseydim yapar mıydım!” diyebilir ve de haklıdır. Deizm de aynı bu mantığa dayanır. Vicdanları Allah'ın yokluğunu kabul etmemektedir. Ancak, özellikle Batı dünyası Hristiyanlıktan tarih boyunca çok çektikleri için dinleri de kabul etmek istememekte ve bu görüşleriyle Ateizmden daha çıkmaz hale gelmektedirler. Ülkemizde de maalesef kaynağı bilinmeyen bu akıma kapılanlar mevcuttur.
Sayfamızda İslam üzerine merak edilen sorulara cevap verilmektedir.
Delillerle İslam
SORU:
Deizm(Yaratıcıya inanıp dinleri kabul etmeme) akımının çıkmazları nelerdir? Bir Yaratıcı olduğunu kabul edip Yaratıcının din indirmediğini, dinlerin insan ürünü olduğunu savunmanın mantığa aykırı yönleri nelerdir?
Cevap:
Ateizm, yani kâinatın bir yaratıcısı olmadığı fikri, akıldan istifa etmekle mümkündür ancak Deizm, Ateizm'den çok daha garip ve mantığa aykırı bir akımdır. Ateizm büyük bir çıkmazdadır. Evrenin her an hayranlık veren başka bir mucizesi keşfedildiğinde tüm bunların nasıl yaratıcısız var olabileceği sorusu Ateizm mensuplarının kafalarını hayli kurcalamaktadır. Deizm, Yaratıcıyı inkâr etmeyi vicdanlarına ve akıllarına sığdıramayıp ama “bir yaratıcıyı kabul edersek bu sefer dinleri kabul etmek zorundayız” korkusuyla ortaya çıkmış bir akımdır. Bu akımların çıktığı Batı dünyasının asırlar boyunca Hristiyanlıktan çok çektiği bilinmektedir. Bu yüzden dinlerin eline düşmek istememektedirler. Batı dünyasının dinlere karşı olumsuz tavrı temelde Hristiyanlığın bozulmuş yönlerinden kaynaklanır.
Deizm'in çok fazla mantıksal çıkmazları vardır. Birkaç örnek verelim:
1.
Deizm'in çıkmazlarından birisi, Yaratıcının insanlarla iletişime geçmeyince insanlar için en uygun sistem ve ayrılığa düşülen konularda doğrunun ne olduğu konusunun insanlara kalmış olmasıdır. Bu büyük bir çıkmazdır. Şöyle ki, hiç bir insanın doğru anlayışı diğerine uymaz. Bir insana bakıyoruz, kişi bir bayana saldırmayı vicdanına uygun buluyor ve bu hareketinde bir sorun görmüyor. Ya da bir kadını taciz etmek onun için büyük bir suç değildir. Vicdansızlıkta değildir. Tecavüze uğrayan bir kadın nazarında suçluya verilen hapis cezası asla yeterli değildir. Tecavüz eden ise cezasını çok bulur. Kimileri adam öldürene hapis cezasını yeterli görür, yakını öldürülen ise “hapsi kabul edemem. Kısas ancak benim ateşimi söndürür” der. Bu örnekleri daha da arttırabiliriz. İnsanlar, "Hangisi doğrudur" diyerek bir araya gelse tüm insanların birleşebileceği mutlak kabuller bütününe ulaşılamamaktadır. Çünkü, bugün suç olarak kabul edilen pek çok şeyi suç olarak görmeyen pek çok zihniyet vardır. Herkesin suç kabul ettiği şeye de “Nasıl ceza verilmelidir” konusunda uyuşmazlık vardır. Deistler bu noktada der ki, “Devletler bu konuda kurallar koymalı ve her insanın uyması gereken kuralları belirlemelidir.” Bu sefer yine ayrı bir çıkmaza girilmektedir. Deist, devletin kurallar koyması ve işletmesi zorunluluğunu aklen kabul ediyor da “Yaratıcının kurallar koyması ve işletmesi gerektiğini ve bunları insanlara tebliğ etmesi gerekeceğini kabul etmiyor. Yaratıcı, kural koymaz bunu insana bırakmıştır” diyor. İnsanı yaratan devlet midir yoksa Yaratıcı mıdır? Devlet kurallar koymalıysa ve bunda aklen zorunluluk varsa, Yaratıcının da kurallar koyup bunları insanlara bildirmesi gerekmez midir? Çünkü, yarattıklarının fıtratını en iyi tanıyan ve onlara en uygun hükümlerin neler olacağını bilen ancak insanın sahibidir. Peki bu kurallar nedir, nerededir? Bunun cevabı, elbette dindir.
2.
Deizm'e göre Yaratıcı vardır, insanları yaratmış dünyayı insanın hizmetine sunmuş ama insanlarla hiç iletişim kurmamış ve insanlara neden onları yarattığını, neden bu kadar nimet verdiğini anlatmamıştır. Yaratmış ve kendi hallerine bırakmıştır. Yani tabiri caizse, bir saray yapılmış, çok emekler verilmiş, akılalmaz desenlerle süslenmiş, dayanmış, döşenmiş, içerisine binada yaşayanlara hizmet edecek hizmetçiler yerleştirilmiş, çeşit çeşit sofralar hazırlanmış ve ziyaretçilere açılmış ancak bunu yapmakta hiç bir amaç hedeflenmemiştir. Ziyaretçiler sarayı gezecek, dileyen saraya zarar üstüne zarar verecek, sarayın sultanına hakaretler edecek, haklara tecavüz edecek sonra saray terk edilecek ve saray yıkılıp yok edilecek. Bu, oyun ve eğlenceyi andıran israftan başka bir şey değildir. Akıl sahibi herkes, padişahın bu kadar masrafının bir hikmeti olduğunu, kendisine ve ahaliye yapılan terbiyesizliklerin hesabının sorulması gerektiğini ve yok edilecek bir saraya bir amaç olmadan bu kadar yatırım yapılamayacağını anlar. Bu örnek, dünya ve içindekiler ve kafir ve fasıklar için aynı misaldir.
Deizmin büyük çıkmazlarından birisi de, Yaratıcının iyilerle kötüleri aynı kefeye koymasıdır. Yani savaşlarda masum insanları katleden, insanlara her türlü kötülüğü yapan insanlarla o zulme uğramış masumlar için yaratıcının bir cennet cehennem vaadi, adaleti deizme göre söz konusu değildir. Yaratıcı insanlarla iletişim kurmayınca “iyilere mükafat, kötülere ceza vereceğim. Kimsenin yaptığını yanına kâr bırakmayacağım” gibi bir hüküm de insanlara bildirmemiştir. Bunun, yani ödül-ceza sisteminin olmaması elbette adaletsizliğin ta kendisidir. Bu da, bir yaratıcının şanına uyacak bir davranış değildir. Nitekim, akıl sahibi herkesin hayran bakışları şahit ki, bitkilerden hayvanlara semadan arza kadar kâinat, ince ve hassas dengelerle, hikmet üzere yaratılmıştır. Hikmet sahibi olduğu kainattan belli olan bir Yaratıcı elbette hikmetsiz iş yapmaz, hesap sorucu olmalıdır.
Kimi Deistler de bu çıkmazdan kurtulmak için "Yaratıcının cennet cehennemi olabilir, muhtemelen de vardır. Sadece kesin olarak bilemiyoruz" derler ve bu sözlerinde yine farklı bir çıkmaza düşerler. Çünkü, bu sefer de ortaya ahirette insanlar tarafından Yaratıcıya sorulacak "mutlak doğru hangisiydi ki?" sorunu çıkar. Yani, Yaratıcı kötülükler işlemiş bir insana ahirette ceza vermeye kalksa, bu sefer o adamın şöyle demeye hakkı olurdu: "Tanrım sen beni adam öldürmek suçtur ve adam öldürenleri cehenneme atacağım diye uyarmadın ki! Sen eğer bana cehennem var demiş olsaydın ben bunu yapmazdım. Beni uyarmadığın bir konuda bana ceza veremezsin" deseydi elbette haklı olurdu. Düşünün ki, Türkiye'de bakanlığının bir yasası var. “Okullarda dersin düzenini bozan, arkadaşına sataşan öğrenciler okuldan atılacak”. Ancak, bakanlık bunu kimseye söylemiyor. Sonra bir öğrenci bu fiili işliyor, aklen bunu yapmaması gerektiğini de biliyor ama ceza vaadi olmadığından cesaret edebiliyor. Bakanlıkta tebliğde bulunmadığı bir konuda öğrenciye ceza veriyor. Öğrenci elbette “Kimse bunu bilmiyordu. Bilseydim yapar mıydım!” diyebilir ve de haklıdır. Deizm de aynı bu mantığa dayanır. Vicdanları Allah'ın yokluğunu kabul etmemektedir. Ancak, özellikle Batı dünyası Hristiyanlıktan tarih boyunca çok çektikleri için dinleri de kabul etmek istememekte ve bu görüşleriyle Ateizmden daha çıkmaz hale gelmektedirler. Ülkemizde de maalesef kaynağı bilinmeyen bu akıma kapılanlar mevcuttur.
Sayfamızda İslam üzerine merak edilen sorulara cevap verilmektedir.
Delillerle İslam
Yorumlar
Yorum Gönder