ATEİSTLERİN, AHZAP 50-53. AYETLER HAKKINDAKİ İDDİALARINA CEVAPLAR


ATEİSTLERİN, AHZAP 50-53. AYETLER HAKKINDAKİ İDDİALARINA CEVAPLAR

SORU:

Ahzap Suresi 50, 52 ve 53 te Peygamber efendimize (sav) yönelik “Evlenebileceği bir çok kadının kendisine helal olması, misafirlerin evlerinde fazla durmamasına yönelik ayet bulunması, kendisi vefat ettikten sonra eşlerinin başkalarıyla evlenmesinin haram kılınması’ gibi hükümlerin hikmetleri nelerdir? Bu hususta Ateistlerin ciddi düzeyde istismarı söz konusudur?

Cevap:

İfadeleri tek tek cevaplayalım. Öncelikle Peygamberimizin evine gelen misafirler hakkında inen ayete bakalım.

1.

AHZAP 53:

Bu ayeti önce açıklayacak sonra da sizlerin takdirlerine bırakacağımız bir ifade söyleyeceğiz. Ayet şu şekildedir:

“Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez.”

- Öncelikle Kuran’ı Kerim’de bu tür ayetler neden var sorusuna, Kuran’ın sadece ahiret hayatı ve ahiret için gerekli şeyler için indirilmediği, Dünya hayatındaki toplumsal, sosyal, ahlaki vb. kuralları belirlemenin de Kuran’ın bir amacı olduğunu biliyoruz. Zira, insanlar için indirilmiş bir dinin, insanların toplumsal yaşamı hakkında da kural ve öğretiler sunması gayet doğaldır.

- Ayetin iniş sebeplerine baktığımızda, bu emir ve yasakların pek çok hikmeti vardır. Bu hikmetleri sıralayacak olursak; Peygamberimiz (sav) evinde bazen yemek daveti verirdi ve insanların, özellikle de cahiliye döneminin ahlak anlayışının da etkisiyle, yemek ve davetten çok önce izin almadan Peygamberin evine gelmesi, davet bittiğinde evden gitmeyip geç saatlere kadar Peygamberin evinde kalması söz konusuydu. Aynı şekilde evine gelen bu kişilerin İslam’ı da yeni öğrenen ya da İslam’a yeni giren insanlar olması ve Peygamberin evinde sohbet ederlerken daveti sürdürmesi ve evlerinden gitmemesi söz konusuydu. "Peygamber müminlere canlarından ileridir. Onun eşleri de müminlerin anneleridir." (Ahzab, 6) gibi ayetler ve Peygamberi kendilerine yakın hissettiklerinden dolayı, bu zamansız ve izinsiz gelişlerinin ve evlerinden gitmemelerinin sıklığı artıyordu. Ancak, bunları yaparken kendilerinde bir rahatsızlık hissetmiyorlardı. Peygamberimizin evinde bulunan eşleri de bu olaylar karşısında giderek sıkıntı duymaya başlamıştı ancak, Peygamberimiz evine zamansız gelen ve evinden gitmeyenlere, onları kırmamak adına bir şey söylemiyordu. Bu durum kendisini de zorluyor yapacağı pek çok işten de O’nu alıkoyuyordu. İnen ayetle Allah, daha önce müminler için indirdiği “Adap Kuralı”nın Peygamber için de geçerli olduğu beyan ediyor ve aynı zamanda da Peygamber ve eşlerini bu vesileyle rahatlatıyordu. Zira, bu durumun ne kadar rahatsızlık verici bir durum olduğu empati kurularak anlaşılabilir. Konuyla ilgili ifadelere daha geniş çapta tefsir kaynaklarında bulabilirsiniz.

- Nur Suresi'nde de, "Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin alıp sahiplerine selam vermeden girmeyin." (Nur, 27) buyurulmuş, başkalarının evlerine sahiplerinden izin almaksızın girmeyiniz, diye yasaklama getirilmiştir. Bu yasağa uyan insanlar birbirlerinin evine izinsiz gitmezken, Peygamberin evine izinsiz geliyorlardı. Bu yasaklamanın Peygamber ve evi için de geçerli olduğu bu ayetle ifade edilmiştir. Yani, Ateist bakış açısına ait olan 'sadece Peygamberimizin evine izinsiz gelmek yasaktır' diye bir ayet, emir söz konusu değildir. Aynı zamanda Nur Suresi’nde Müslümanların birbirlerinin evlerine izinsiz gitmeleri de yasaklanmıştır.

- Bu ayet aynı zamanda, vahşi bedevi adetlerinin içinden gelmiş insanlara bir “Adap” kuralı niteliğindedir. Nitekim, bu tür ayetlerin, Arapların görgü ve ahlak kurallarıyla medeni bir hale gelmeleri ve kendilerinden sonrakilere karşı dini tebliğ ve irşad vazifelerini yaparken istenilir kıvama gelmeleri için büyük rolleri olan ayetlerdir.

Burada, şu önemli hususu nazarlarınıza vermek istiyoruz:

- Peygamberimiz, evinde yaşadığı bu hadiselerden dolayı sıkıntıya düşüyor ancak çekindiğinden ve haya ettiğinden dolayı bunu içinde saklıyor ve o kişilere söyleyemiyor. Eğer, Peygamber bunu içinde gizlemiyor ve açığa çıkmasında sorun görmüyor olsaydı, bu ayetle değil bizzat Peygamberimizin emriyle ayet indirilmeden de giderilebilirdi. Yani, Peygamberimizin bir emrini duyunca onu uygulamaya can atan sahabeler için ayet olmasa dahi Peygamberimiz söyleseydi, bu sorun çözülebilirdi. Demek ki, Peygamberimiz sıkılmasına rağmen bunu açığa çıkarmaktan çekinmiş. Aksinde, ayet inmesine gerek kalmazdı.

Eğer Ateistler tarafından denilirse ki, “Peygamber söylemeye çekinmiş olabilir ancak kendi sözüyle değil meseleyi Kuran’la hallederek (haşa) “Ben söylemedim Allah söyledi” demeye getirmiş olabilir. Bu sebeple meseleyi üzerinden de bu şekilde çıkarmıştır”

Haşa ve kalla. Biz de deriz ki; ayette de açıkça “Peygamberin de bu durumdan rahatsız olduğunu ve bunu gizlediği ifade edilmiş ve Allah gerçeği söylemekten çekinmez denmiş” Yani Peygamberin gizlediği şeyi de ayet açığa vurmuş. Eğer ayet, Allah katından gelmemiş olsaydı niçin Peygamber ayete rahatsız olduğunu yazdırsın ve içinde gizlediği şeyi ortaya çıkarsın? “Ben insanlara rahatsız olduğumu söyleyemem, insanlar sonra bana ne der” diyerek bunu saklıyorsa, ayet yazdırdığında neden “rahatsız olduğunu söylüyor?”. Eğer içindekini çıkarmaktan rahatsız olmayacaksa da, niçin ayet yazdırsın direkte hadis olarak söyleyebilirdi. Sizce düşünülmesi gereken bir taraf değil mi! Ayeti haşa Peygamber değil Allah’ın gönderdiği gün be gün ortadadır.

2.

AHZAP 53 ün 2. KISMI “PEYGAMBER HANIMLARININ EVLENMESİNİN HARAM OLMASI”

Ayetin ilgili kısmı şu şekildedir:

“Kendisinden sonra hanımlarını nikahlamanız ebediyen söz konusu olmaz. Bu Allah katında çok büyük bir günahtır”

- Peygamberimizin eşlerinin diğer müminlere haram olması, Peygamberimizin hanımlarına manevi olarak biçilmiş annelik sıfatındandır. "Peygamber eşleri de müminlerin anneleridir." (Ahzab, 33/6) Bu ayette, Peygamberimizin hanımlarına karşı edepli ve saygılı olma öğretilmiş ve onlara karşı nefsani hislerin uyanmamasının, Peygamber hanımlarına karşı nezih düşünülmesinin ve daha saygılı olunmasının amacı vardır. Bir mümin annesine nasıl saygı gösteriyorsa onlara da gösterecek, annesine nasıl nefsani gözle bakmıyorsa onlara da bakmayacaktır.

- “Peki, Peygamber hanımlarının durumları ne olacak, onların yeniden evlenme ihtiyaçları yok mu” gibi ifadeler de gerçeği yansıtmamaktadır. Peygamberimizin eşlerinin çoğu zaten yaşça çok büyük insanlardı. Peygamberimiz kendileriyle evlendiklerinde, Hz. Sevde 53, Hz. Zeyneb binti Huzeyme 5O, Ümmü Seleme 65 yaşında vb. Zaten Peygamberimizin vefatına kadar da yaşları daha da ilerlemişti. Yani, bu yaştaki kadınların, özellikle çöl şartlarında 40-45 li yaşlardan sonra şehvetten iyice düştüğü zaten bilinir ve evlilik ihtiyaçları gençlikteki gibi zaruri değildir. Hz. Aişe (ra) gibi birkaç eşinin yaşı 40’tan düşüktü ancak onlar da Hz.Aişe hariç 40 yaşına yakındı. Hz.Aişe ise Peygamberimizin vefatında yaklaşık 27-28 yaşlarındaydı. (Hz. Aişe’nin evlilik yaşı ile ilgili paylaşım yapılacaktır biiznillah) Ancak, Hz. Aişe, Peygamberimizin(sav) vefatından sonra bir nevi Medine müftüsü olmuş ve ömrünü İslam’ın tebliğine ve öğretisine adamıştır. Bu ideali kendine görev biçmiştir. Fetvaları ve hukuk alanındaki icraatleriyle Medine’nin ilim kapısı olmuştur. Evliliğin olmamasının belki Hz.Aişe için bir hikmeti de bu olsa gerektir. Yani, Ortada eşleri açısından da bir sorun yoktur.

- Kaldı ki, İslam düşmanlarının bu ayete binaen “Peygamber vefat ettikten sonra Peygamber hanımlarını kim güvenlik açısında koruması altına alacak” ifadeleri de yine hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Güvenlik açısından korunmasını zaten müminler üstlenmiştir.

Düşünmek gerekir ki,

Ayetleri haşa Peygamberimiz kendi elleriyle yazacak olsaydı, zaten yaşları epey ilerlemiş eşleri için böyle bir ayet yazdırmaya niçin gerek duyardı! Bu ayet açıkça “Peygamber hanımları müminlerin anneleridir” ayetinde kastedilen saygı ve adabın gereği ve sonucudur.

Bu ayet, aynı zamanda Allah’ın gaybi olan, geleceğe yönelik insanlar için rehber niteliğinde çok önemli bir ayettir ki, bir takım sapkın mezhepler, Peygamberimizin bazı eşlerine kafir demiş, ağır hakaretlerde bulunmuştur. Allah ise, Peygamber eşleri hakkında hükmünü Kuran’da ortaya koymuş ve ilgili mezheplerin konuyla ilgili söylemlerini boşa çıkarıcı bir ayet indirmiştir. Ayetin bir hikmeti de bu olsa gerektir.

3.

AHZAP 50. Hz. Peygamberin (sav) evlenebileceği kadınlar:

“Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları(cariyeleri); seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.)”

- Ayette açıkça, Peygamberimize helal kılınmış kadınlardan söz edilmektedir ve İslam düşmanlarının tepkisi malumdur: Peygamber (haşa) bu kadınlarla evlenebilmek için bu ayeti yazdırmıştır.

- Akla ziyan iddia sahipleri bu insanlara sormak gerekir, “Peki helal etti de sonra ne olmuş, evlenmiş mi onlarla?”

CEVAP: HAYIR

- Dilediğiniz kaynakları arayıp tarayabilirsiniz ki;

Birinci olarak; ayette kimlikleri belirtilen Peygamberimizin akrabaları artık çocuk doğurmaktan kesilmiş ileri yaşlardaydı.

İkinci olarak; bu ayet indikten sonra Peygamberimiz, ayette geçen hiçbir kadınla evlenmemiştir ve ayetin helal kılınma durumlarıyla amel etmemiştir. Yani “1. sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; 2. seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını,3. mehirsiz olarak kendini Peygambere hibe eden ve Peygamberin kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mümin kadını sana helâl kıldık” kısmının, yani bu 3 helal kılınma kısmının hiç birini hayata geçirmemiştir.

Peki, eğer Kuran’ı haşa Peygamber kendi elleriyle yazmış olsaydı ve bu ayeti de içine koysaydı bundan amacı ne olurdu? Tabiî ki, ayette zikredilen kadınlarla evlenmek. Peki, evlenmiş mi? Hayır! Demek ki, Peygamber bu ayeti yazmamış. Şimdi bahsedeceklerimize dikkat edelim:

- Bu ayette ayrıca dini bir hüküm de verilmiştir. O hüküm ise tüm müminler içindir ki, bu ayetle amca, hala, dayı, teyze tarafından kuzenlerle evlenmenin haram olmadığı, caiz olduğu bildirilmiştir. Tıbbi nedenler gözetilerek kişilere tavsiye edilir ya da edilmez bu insanlara kalmış bir tercihtir. Ancak, oldu ki evlenmek gereği duyuldu, evlenilince haram olmadığı bunun caiz olduğu bu ayetle de ortaya koyulmuş oldu. (Bu ayetin bu konuda delil kabul edildiği İslami literatürde mevcuttur)

- Bu ayetler ve devamında gelenler, Peygamberimize geniş bir serbestiyet alanı vermiştir ancak Peygamberimiz bu alanı kullanmamıştır.

- En önemlisi de, bu ayetten hemen sonraki ayette gelen “Bundan sonra hoşuna gitse dahi hiçbir kadınla evlenemezsin” ayeti manidardır. Zira, haklarında evlenme serbestliği indirilmiş kişiler yaşça büyük insanlar ve Peygamberimiz zaten onlarla evlenmemiştir. Sonraki ayette ise, “Artık hoşuna gitse dahi kimseyle evlenemezsin” denilerek bundan sonra eşleri vefat etse, eşlerinden boşansa dahi kimseyle evlenemeyeceği ortaya koyulmaktadır.

SORALIM!

Sizce Hz. Peygamber, “Zaten evlenmeyeceği kişiler için ayet yazdırıp üstüne artık kimseyle evlenemezsin” diyebilir mi? Peygamber kendi elleriyle yazmış olsa böyle bir ikileme, çelişkiye niye düşsün? Bu açıkça Allah’ın sözü değil mi?

TEKRAR SORALIM!

- 25 yaşına kadar bekar kalmış, daha sonra 54 yaşına kadar tek eşle yetinmiş, ondan sonra yaşça büyük, çok çocuklu ve dul kadınlarla evlenmiş, Peygamberliğinden dönmesi için “Mekke’nin en güzel kadınları kendisine teklif edildiğinde “Güneşi sağ elime Ay’ı sol elime verseniz yine davamdan dönmem” demiş bir Peygamberin şehveti için ayet yazdırdığını iddia etmek, kör ve adi bir iftira değil de nedir?

- Kuran’ı Peygamber kendi elleriyle yazmış olsaydı ne diye ömrünün sonuna kadar, insanların mışıl mışıl uyuduğu saatlerde kalkıp teheccüd namazını kılmayı kendisine farz kıldı! "Gecenin bir kısmında sadece sana mahsus, fazla (bir ibadet) olmak üzere namaz kıl”(İsra 17-79) Evet, teheccüd namazı sadece Peygamberimize mahsus olmak üzere farz kılınmıştı. Teheccüd namazı ise, en zor kılınan, en meşakkatli namazdır ve Peygamberimiz bu namazı ömrünün sonuna kadar en sıkıntılı hastalık hallerinde dahi terk etmemiştir. Sizce, Kuran’ı Peygamber kendi elleriyle yazacak olsaydı böyle bir ayeti Kuran’a niye koysun, ömür boyu rahatlığını bozmak uğruna! Kuran’daki tüm emirlerin Allah’tan geldiği gayet açık ve net değil midir!

Kaldı ki, Kuran’ın Allah katından indiğine dair sayısız delil varken, bu delilleri görmezden gelip sırf bu tür ayetlerden yola çıkıp bu kadar delili göz ardı etmek mi akıllıca bir fiildir, yoksa bu delillerden yola çıkarak bu ayetlerin bir açıklaması, nedeni ve hikmeti olduğunu kabul etmek mi daha akıllıca bir fiildir! Yeryüzünde İslam kadar, Kuran kadar delili olan başka bir din ve kutsal kitap hangisidir!

Not: Peygamberimizin, niçin çok eşlilik yaptığını daha önce sayfamızda paylaşmıştık. Merak edenler ilgili paylaşımı okuyabilir.

Temiz Zihinlerin İslam Karşıtları Tarafından Bulandırılmadan Hakkı Bilmesine Vesile Olabilmek Hepimizin Görevidir. Sayfamızı Beğenerek ve Başkalarına Önererek Biiznillah, Hep Birlikte Yaptığımız Hizmetimize Katkıda Bulunabilirsiniz.

'Hayra vesile olan, onu yapan gibidir.' (Hadis-i Şerif, Tirmizî, İlm, 14)

Delillerle İslam

Yorumlar